arihte TÜRK Devletlerine Başkentlik Yapmış Şehirler 4 (Diyarbakır - Artuklular)
Tarih Boyunca Türk Başkentleri arasında yer alan Diyarbakır ve Hasankeyf, Artuklular Devleti’ne başkentlik yapmıştır. Tarih içinde bir Türk şehri özelliği kazanan Diyarbakır, bugün de Türkiye Cumhuriyeti devletinin önemli bir şehridir.
Artuklular Devleti, Anadolu’nun 1071 yılında Türkler tarafından fethinde büyük hizmetleri geçen Oğuz Türkleri’nin Döğer boyundan Artuk Bey’in çocukları tarafından kurulmuştur. Doğu Anadolu’da Hısnı Keyfa diğer adıyla Hasankeyf ve Amid diğer adıyla Diyarbakır; Mardin ve Meyyafarikin diğer adıyla Silvan ile Harput’ta üç kol halinde hüküm süren bir Türkmen hanedanlığı olan Artuklular’ın kurucusu Artuk bin Eksük Bey’dir.
Artuk Bey, Sultan Alparslan’ın hizmetinde bulunmuş ve 1071 yılında Malazgirt Savaşı’na katılmıştır. Hısnıkeyfa Artuklular’ının başkenti önce Hasankeyf iken, sonra başkent Diyarbakır’a taşınmıştır. Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli hizmetleri olan Artuk Bey, önce Bahreyn Seferi’ne çıkmış ve daha sonra Filistin’i hakimiyeti altına almıştır. Kudüs’ün hakimiyetini de eline alan Artuk Bey, 1091 yılında ölmüştür. Artuk Bey’in ölümünden sonra oğullarından Muinüddin Sökmen, Hısnıkeyfa yani Hasankeyf’te hanedanın birinci kolunu 1102 yılında kurdu. Bu esnada Haçlılar, Urfa, Antakya, Trablus ve Kudüs gibi kentleri ele geçirmiş, Mardin ve Harran bölgelerine de saldırılarda bulunuyorlardı. Hısnıkeyfa Artuklular’ının kurucusu Sökmen Bey, Urfa Haçlı Kontu Joscelin ile Kudüs Kralı Baudouin kumandasındaki Haçlı ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Sökmen Bey, 1104 yılında yolda öldü.
Sökmen Bey’den sonra yerine oğlu İbrahim Bey geçmiş, ancak çok iyi bir yönetim gösteremeyerek, Mardin’de hakimiyetini kuran amcası İlgazi’ye tabi olmuştur. Daha sonra Davut ve Kara Arslan dönemlerinde Anadolu Selçukluları’na tabi olan Artuklular, Nureddin Muhammed devrinde Eyyubi Devleti’nin egemenliğine girmişlerdir. 1231 yılında Hasankeyf ve Diyarbakır üzerine sefere çıkan Eyyubi Hükümdarı Melik Kamil, Artuklular’ın bu koluna son vermiştir. Hısnıkeyfa ve Amid Artukluları, kurucusundan dolayı Sökmenliler diye de anılır.
Hısnıkeyfa Artukluları’na başkentlik yapan Hasankeyf, Batman il merkezine 37 kilometre uzaklıkta tarihi bir yerleşim birimidir. Kuzeyinde uzanan Raman sıra dağları ile güneyindeki dağlar arasındaki vadi içerisinde akan Dicle nehri kenarında yer alan Hasankeyf, Dicle Nehri’nin ihtişamıyla, tarih fışkıran bir yerleşim yeridir.
Hasankeyf, Müslümanlar tarafından, fethedilmek için birçok kez kuşatılmıştır. İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in akrabası Cafer’i Tayyar’ın oğlu imam Abdullah ile ünlü komutan Varkenna, Hasankeyf kuşatması sırasında Hicri 651 yılında şehit düşmüşlerdir. Mezarları Hasankeyf’tedir. Hasankeyf İslam hakimiyetine girdikten sonra sırasıyla; Abbasilerin, Hamdanilerin, Mervanilerin eline geçmiştir. Türkler tarafından Hasankeyf’in fethi 1071 Malazgirt Meydan Muhaberesinden sonra olmuştur. Hasankeyf önce Artukoğullarına, sonra onların Amid yani diğer adıyla Diyarbakır’ı fethetmeleri üzerine her iki ülkeye 130 sene başkentlik yapmıştır. Bu Türk devleti, 1231 yılına kadar şehri imar etmiştir. O devirden kalan; Dicle köprüsü, büyük ve küçük saray, kale kapıları ayakta kalan yapılardır. Artuklular’ın burada para bastıkları, ele geçen sikkelerden anlaşılmaktadır.
Bugün Hasankeyf’te ayakta olan pek çok yapı Artuklular devrine aittir. Sultan Süleyman Cami, Kale diğer adıyla Ulu Cami, Koç Cami, El-Rızk Cami, İmam Abdullah Zaviyesi, Kızlar Cami bu devre ait yapılardır.
1461 ila 1482 yılları arasında Akkoyunlu hakimiyetine giren Hasankeyf’te bulunan Zeynel Bey Türbesi, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey’e aittir.
Hasankeyf, 1516 yılından itibaren ebedi olarak Osmanlı Devleti kanalı ile Türklerin hakimiyetine girmiştir. Türkler, kenti kısmen harap olmuş ve eski önemini kaybetmiş halde bulmuşlardır.
Tarih boyunca Amida, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr, Diyarbekir, Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde, Elcezire denilen, Mezopotamya'nın kuzey kısmındadır. Milattan Önce 3. Binde kente Hurri-Mitaniler'in egemen olmuşlar ve daha sonra Milattan Önce 1260'a dek egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Hurri-Mitaniler'den sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigran İdaresi, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır'a egemen olmuşlardır. Bu uygarlıklar içerisinde, Diyarbakır'da en fazla tarihi eser bırakanlar; Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlılar olmuştur. Diyarbakır sadece Roma-Bizans değil aynı zamanda Müslüman, Pers, Arap ve Türk devletlerinin zengin tarihi ve kültürel değerlerini taşıyan ortak bir kültür mirası olarak günümüze kadar gelmiştir. Özellikle surlarda birçok medeniyetlerin izlerini kitabe, süsleme, figür, kapı veya görkemli burç şeklinde en canlı şekilde görebilmekteyiz.
Diyarbakır’ın tarihi ve turistik yerlerine kısaca göz atacak olursak, şunları görmekteyiz: Tarihi Diyarbakır Kalesi’nin yanı sıra, başlıca Türk-İslam eserleri; Ulu Cami, Kale Cami diğer adıyla Hazreti Süleyman-Nasıriye Camii, Melik Ahmet Paşa Cami, İskender Paşa Cami , Hüsrev Paşa Cami, Nebi Cami, Fatih Paşa Cami, Hoca Ahmet Cami, Ali Paşa Cami, Behram Paşa Cami, Nasuh Paşa Cami, İsmail Paşa Cami, İbni Sina Cami, Safa Cami ve Lala Bey Camii’dir. Ayrıca medrese olarak; Mesudiye Medresesi ve Zinciriye diğer adıyla Sincariye Medresesi’ni görmekteyiz.
Diğer tarihi eserler ise; Dicle Köprüsü diğer adıyla On Gözlü Köprü, Devegeçiti Köprüsü, Malabadi Köprüsü, Deliller diğer adıyla Hüsrev Paşa Hanı ve Hasan Paşa Hanı’dır.
Türkiye’nin güzide şehirlerinden ve tarihi Türk başkenti olan Diyarbakır; Arkeoloji Müzesi, Kültür Müzesi diğer adıyla Cahit Sıtkı Tarancı Evi, Ziya Gökalp Müzesi, İçkale Müzesi, Virantepe ve Artuklu Sarayı, Artuklu Kemeri, Aslanlı Çeşme ile tarihi ve turistik bir bölge olarak dikkatleri çekmektedir.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Diyarbekir’e 1937 yılında yaptığı bir konuşmayla Diyarbakır adını veren Ulu Önder Atatürk’ün 1917 yılında II. Ordu Komutanı iken karargah olarak kullandığı bina, 1973 yılında düzenlenip Atatürk Müze ve Kütüphanesi olarak hizmete açılmıştır. Diyarbakır, bu müze ve tarihi eserleri ile Türkiye’nin gözde kentlerindendir.
Diyarbakır’da yetişen, Türk düşünce ve kültür hayatına katkılarda bulunan bazı isimleri ise şöyle sayabiliriz: Ahmed Mürşidi, Ali Emiri, Amidî diğer adıyla Ebu’l Kasım, Ebu’l Hasan Seyfüddin El-Amid, Hattat Hamid Aytaç, Cemili, İbrahim Gülşeni, İbn-ül Ezrak, Molla Çelebi, Müderris Ragib, Nesimi, Said Paşa, Süleyman Nazif, Ziya Gökalp, Cahit Sıtkı Tarancı, Sezai Karakoç ve Celal Güzelses’tir.
KAYNAKÇA:
- Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul, 2004
- Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara, 2000
- İbrahim Kafesoğlu, Hakkı Dursun Yıldız, Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, İstanbul, 1999
- Ali Güler, Suat Akgül, Türklük Bilgisi, Ankara, 2001
- Ersin Güngördü, Türkiye’nin Turizm Coğrafyası, Ankara, 1995
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder