kayılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kayılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2009 Pazar

Osmanlıların Şeceresi (Soy Ağacı)

Osmanlıların Şeceresi (Soy Ağacı)

Osmanlıların şeceresi (soy ağacı) ile ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz? Osmanlı’ların Türk olmadıkları söylentileri ve Ertuğrul Gâzî’nin babasının Süleyman Şah mı yoksa Gündüz Alp mi olduğuna dair görüş ayrılıkları konusunda neler biliyoruz?

Her iki konu da bazı batılı tarihçiler tarafından tartışılmış ise de, son yapılan ilmî araştırmalar ve de ortaya çıkan bazı Osmanlı sikkeleri, problemi hemen hemen çözmüş bulunmaktadır. Şöyle ki:

Birinci konuda, başta Gibbons olmak üzere bazı batılı yazarlar, Osmanlı Devleti’ni kuran Osmanlı Hânedânının aslen Türk olmadıklarını, belki Moğol neslinden olabileceklerini ileri sürmüşler ve hatta bazı tarihçiler, Müslümanlıklarının dahi Anadolu’ya geldikten sonra gerçekleştiğini söyleyecek kadar ileri gitmişlerdir. Ancak bu manada söylenenler, sadece menkıbe kabilinden bazı olayların, çok zorlamalarla yorumundan ibaret olduğunu, yerli ve yabancı bilim adamları ortaya koymuşlardır.

Şurası açıktır ki, Oğuz boyunun Gün, Ay ve Yıldız Hanlarından meydana gelen kollarına Bozoklar denmektedir; Gün Han’ın Kayı, Bayat, Elkaevli ve Karaevli ismiyle dört boyu bulunmaktadır. Sağlam ve kudret sahibi demek olan Kayı Boyunun sembolü (ongun) şahindir ve Osmanlılar da Kayı Boyundandırlar. Osmanlı Devleti’ni kuran ve ona adını veren Osman Bey’in ve babası Ertuğrul Gâzî’nin, ne kadar küçük olursa olsun, Kayılara mensup bir aşiretin başında bulunduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun dışında, Kayıların Hz. Adem'e kadar giden şecereleri ile ilgili izahlar, sadece menkıbevî kıymete haizdirler. Tarihen sabit olmadığı gibi, bütün şecerelerin de birbirini tutmadığı açıkça görülür. Hatta bazı kaynaklarda, Osmanlıların soyu, Hz. Peygamber’e bile isnâd olunmaktadır. Bunların ilmî değerleri yoktur. ???

Eskiden beri Oğuzların bir şubesi olan Kayılar, diğer Oğuz boylarının göç hareketlerine benzer şekilde, Selçuklular zamanında doğudan batıya ve nihayet Anadolu’ya göç etmeye başlamışlardır. Bu dediklerimizi, Yazıcıoğlu’nun Selçuknâmesi, İdris-i Bitlisî’nin Heşt Behişt’i ve Şükrullah’ın Behcet’üt-Tevârîh’i gibi ilk dönem kaynakları da ifade etmektedir.

Dolayısıyla Osmanlılar Türk’türler; ancak büyük devlet olmalarını, sadece kendi kavimlerinden verâsetle aldıkları kuvvet ve kudrete değil, aynı zamanda İslâm’dan aldıkları ve Osmanlı adı altında aynı pota altında eritmeye muvaffak oldukları din ve dünya görüşüne borçludurlar. Bu sebeple, Fuad Köprülü’nün Gibbons’a ait görüşün tenkidine yüzde yüz katılırken, aynı yazarın Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda söz ettiği İslâm Milleti veya tarihî ifadesiyle Osmanlı Milleti izahını yabana atmak da mümkün değildir. Sözün özünü Ahmed Cevdet Paşa söylemiştir:

“Devlet-i Aliyye, başlangıçta, her ne kadar bir küçük hükümet şeklinde idi; lakin Türklüğe mahsus olan üstün sıfatlar ile İslâmî şecâ’at ve dindarlığı kendisinde toplamış bir kabile olduğundan, kendisinde İslâm milletinin birliğine vesile olmak gibi bir kabiliyet vardı. Bu Devlet-i Aliyye, diğer devletler gibi, imtiyazlı bir toplum içinden ortaya çıkıp da hazır millet ve memleket bulmuş bir devlet değildi; belki yeni topraklar feth ederek, kendine yer edinmiş ve teşkil ettiği Osmanlı Milleti dahi, dilleri farklı, tavır ve ahlakları ayrı ayrı çeşitli milletlerin en güzel edeb ve tavırlarından seçilmiş üstün ve güzel bir topluluktur. Bunların dedeleri de, çok eski zamanlardan beri Türkistan’da dahi han ve sultan olarak el-hakk asîl ve soylu bir Türk hânedânıdır”.

İkinci konuya yani Ertuğrul Gâzî’nin babası meselesine gelince, Osman Bey’in babasının Ertuğrul Gâzî olduğu, ortaya çıkan Osman Bey’e ait bir sikkeyle ve kaynakların ittifakı ile kesinlik kazanmıştır.

Ancak Ertuğrul Gâzî’nin babası konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Meşhur olan birinci rivâyet, ilk dönem tarih kaynaklarının çoğunun ve hatta elimizdeki şecerelerin ifadesine göre Süleyman Şah’dır. Ahmed Cevdet Paşa ve benzeri bir çok son dönem tarihçileri de bunu ifade etmişlerdir.

Ancak doğru olan, Ertuğrul’un babasının Gündüz Alp olduğu şeklindeki ikinci görüştür. Zira Enverî’nin Düstûr-nâme’si ve Tevki’î Mehmed Paşa’nın Tarihi gibi önemli Osmanlı kaynakları bunu ifade ettiği gibi, ilim adamları tarafından son zamanlarda bulunan “Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp“ şeklindeki bir sikke de açıkça bu görüşü teyit etmektedir.

Bilindiği gibi Süleyman Şah, Anadolu Fâtihi ve Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusu ? ve ilk sultânı olması hasebiyle, onun isminden kalan bir hatıra olarak zikredilmesi kuvvetle muhtemeldir. Ertuğrul Gâzî’nin annesinin ise, şu anda Domaniç’de medfûn bulunan Hayme Ana olduğu ifade edilmektedir. II. Abdülhamid’in emriyle türbe yapılmıştır.

Klasik nakillere göre, daha evvel İran’da Mahan denilen yerde Süleyman Şah idaresinde yaşayan Kayılar, Moğol istilasının etkisiyle Anadolu’ya ve Ahlat’a gelmişler; oradan da Mardin’e 250 km kadar güney-batıda yer alan Caber Kalesi yakınında Fırat nehrini geçmeye çalışırken, Süleyman Şah’ın boğulması üzerine kollara ayrılarak Anadolu’ya yayılmışlardır. Caber Kalesi yanındaki bu menkıbevî mezar, hâlâ Türk Mezarı diye bilinmektedir ve toprağı Türkiye Cumhuriyetine aittir.

Gündüz Alp’in kabrinin Ankara yakınlarında olduğu ve gerçekten Süleyman Şah’ın oğlu Selçuklu Sultânı I. Kılıçarslan’ın da tarihî Türk Mezarına yakın bir yerde Dicle’nin Habur koluna düşerek vefat ettiği nakilleri nazara alındığında, bu önemli hatıraların tesiriyle Süleyman Şah adının Selçukoğullarından Osmanoğullarına geçişin bir sembolü olduğu düşünülebilir[2].


[2] İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, I. Defter, sh. 201-204; Lütfi Paşa, Tevârîh-i Âl-i Osman, sh. 17-27; Âlî, Künhü’l-Ahbâr, Ahmed Uğur neşri, sh. 29-41, Köprülü, Fuad, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Ankara 1994, sh. 3-5, 68-73; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. I, sh. 93-103; Gibbons, H. A., The Foundation of the Ottoman Empire, chapter I; Tevkı’î Mehmed Paşa Tarihi, TOEM, nr. 79, sh. 87 vd.; Kantemir, c. I, sh. 57-58; Köprülü, M. Fuad, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Etnik Menşei Mes’elesi”, Belleten, c. VII, sayı 28(1943), sh. 219-313; Köprülü, M. Fuad, “Kayı Kabilesi Hakkında Yeni Notlar”, Belleten, c. VIII, sayı 31(1944), sh. 421-452.

9 Nisan 2009 Perşembe

4 Şubat 2009 Çarşamba

Nazım Hikmet soyağacı




Image

 



 




























 NAZIM’IN SOYAGACI 

Ismail Fazil, 1865 Girit Kandiye dogumlu. Babasi, yörenin ender Türk tecimenlerinden Ibrahim Efendi. Ailenin kökeni, Girit’in alinmasi yillarinda, Devletin uyguladigi siyasa geregi Anadolu’dan getirilerek yurtlandirilan, Saruhan Beyligi Türkmenlerinden Cebecioglu oymagi. Bu olayi Ismail Fazil Pasa’dan dinleyen Mustafa Kemal, unutmaz. “Cebe” sözcügü onun için yabanci degil; Cengiz Han, Orta Asya bozkirlarindan Dogu Avrupa’ya karsi konulmaz bir erkle aktiginda, ordunun basinda ünlü Cebe Noyan var. Salanka Savasini kazanarak, Altin Orda Hakanliginin kurulmasini saglar. 1934’de Soyadi Yasasiyla aileler, genellikle, tarihten gelen soykütüklerine göre soyadi alirken, Atatürk, yakin arkadaslarina uygun gördügü soyadlari önerir: Ali Fuad’a da bu geçmisi bildigi kadar, askerlik yasamindaki hizmetlerini o ünlü Cebe Noyan’la kiyasladigi için Cebesoy adini verir, bunu el yazisiyla bildirir. Söke’den Girit’e göç eden aile, Ibrahim Efendinin ölümünden sonra, Girit’te güvensizligin arttigi ve devletin erinç saglamadaki umarsizligi üzerine 1867’de Istanbul’a göç eder. Daha sonralari, Girit’te, Atina’nin devindirme ve yönetiminde Rum çapulcularinin kanli saldirilarini yogunlastirdigi dönemdir. Ismail, Askeri Ortaokul ve Yüksek Okula Hazirlama Okulu’ndan sonra Harp Okulu’na girer, iki yilda kurmay siniflarini sürekli birincilikle bitirerek 1877’de, yirmibir yasinda Kurmay Yüzbasi olarak orduya katilir. Yazin ve güzelyazi, çocuklugundan beri ilgi alani içinde. Harp Okulu’nda hocasi olan Ahmet Mithat Efendinin gazetesinde çikan özenci yazilarindaki biçem ve anlatimi çok begenen Ahmet Mithat Efendi: “Bunlar ancak fazil bir sahsiyetin kaleminden çikabilir” der ve Ismail’in sonuna Fazil’i ekler. Karadag ayaklanmasi üzerine sinira gönderilen Iskodra Tümeni kurmayinda görev alan genç Ismail Fazil, kusatma altindaki Mudon kalesine degisik kilikla, gizlice girmeyi basarir. Dönüsünde hazirladigi tasarla kale kurtarilir ve asamasi Önyüzbasiliga yükseltilir. Karadag, Sirbistan ve Romanya ile baris görüsmelerinde Fransizca, Almanca ve Rumca bilmesinden dolayi askeri maddeleri saptayacak yarkurula baskanlik eder. Ve 1877–1878 Osmanli-Rus savasi sonunda, Gazi Osman Pasa’nin önerisiyle Binbasiliga yükseltilir. 1881 sonunda Filistin ve Suriye’de özel bir gezi yapan Prens Frederick Charles’e, 1884’de Bulgar Prensi Aleksandr Batenberg’e konukçuluk eder. Rus Çari üçüncü Aleksandr’in Taç Giyme Törenlerinde bulunur. 1885’de Karadag prensi Nikola’nin, Çetine-Istanbul-Çetine gezisinde Osmanli Ordusunu temsil eder. Dönüste, düsünce ve önerilerini uzun bir yazanakla Padisaha sunar. Bu öneriler içinde yer alan, Arnavutlardan bir Toska bir de Gega milis Tümenlerinin kurulmasi konusundaki önerisi, sonralari Golç Pasa tarafindan 1914’de “Bu tedbir alinsaydi Arnavutluk kaybedilmezdi” yargisiyla yinelenir. Asamasi Yarbay iken, bir mesruti yönetimde imiscesine, dogrudan Padisaha sundugu düsünceleri, çevresini kusatan gizli görevlileri ve issiz-güçsüz yardimcilar / yaverler kalabaliginin çikarlarina uygun düsmediginden, ustaca hazirlanmis metinlerle kovlamaya / jurnale ugrar. Bunlardan birisindeki “-teklif ettigi Arnavut Firkasinin, Saray-i Hümayunda, Hassa Ordusunun vazifedar fesli Arnavut Firkasindaki sinif arkadaslariyla birlikte hafiyen / gizlice teskiline sarf-i mesai etmektedir.” Tümcesinden kaygilanan Padisah 1883 Subatinda, bir süredir birlikte çalistigi Von der Goltz Pasa’nin israri üzerine asamasini Albayliga yükseltir, fakat yardimcilik / yaverlikten çikartir ve merkezi Erzincan’da bulunan Dördüncü Orduya atayarak Istanbul’dan uzaklastirilir. Ismail Fazil bu sürgün yasaminda, 1899’a dek onalti yil kalir. Ancak, esi Zekiye Hanim’in, gizlice Paris’e kaçmasi ve Büyükelçi Salih Münir Pasaya, esinin Istanbul’a dönmemesi durumunda gerçekleri dünyaya duyuracagini bildirmesi üzerine Genelkurmay dördüncü subesinin basina getirilir ve asamasi Tümgenerallige yükseltilir. Ismail Fazil Pasa’nin esi Zekiye Hanim, Osmanli Maresali Tuna Ordulari Baskomutani Mehmet Ali Pasa’nin kizi. 

Mehmet Ali, Magdeburg / Almanya dogumlu. Asil adi Julien de Troix. Aile unvani Charles de Troix, yada Almanca yazilisiyla Carl Dietrich. Alman Deniz Harp Okulu ögrencisiyken Okul gemisiyle Dogu ülkelerine çiktiklari gezide, Istanbul Bogazi’ndan geçerken denize atlar, kiyiya çikar ve Osmanli Hakanliginin hizmetine girmek istedigini belirtir. Sultan Abdülmecit, Basbakan Ali Pasaya, 17 yasindaki bu genci yetistirmesini buyurur. Kisa zamanda Türkçe’yi, Harp Okulu ögrenimi yapabilecek derecede ögrenen ve Müslüman olan yeni adiyla Mehmet Ali, kurmaylik egitiminden sonra, Almanya ve Fransa’ya gönderilerek uzmanlasir, Kirim seferinde komutan Ömer Pasa’nin yardimciliginda bulunur, Bosna ve Karadag savaslarinda degerli hizmetler yapar, 1868’de Korgeneral asamasiyla Yanya, sonrasinda Bosna Komutani olur, 1876’da Maresalliga yükselir, Abdülkerim Pasa’nin yerine Tuna Ordulari Baskomutanligina getirilir. Savastan sonra, Berlin Kongresinde Kara Todori ve Sadullah Pasalarla Osmanli devletini temsil eder. Kongreye baskanlik eden Alman Basbakani Prens Bismarck, Osmanli-Rus savasinin evrelerini kendisinden dinledikten sonra anilarinda söyle der.”-Bu çapta komutanlari olan Osmanli ordusunun yenilgi nedeninin, savasin saraydan Padisahin çevresinde topladigi kisilerle yönetilmesinden kaynaklandigina inanmis oldum.” Mehmet Ali Pasa Berlin Kongresi Kararlarina karsi çikan Arnavutlari yatistirmak üzere bölgeye gönderilir. Bölgede kisiligi, hizmetleri ve devlet temsilcisi olarak yaptigi açiklamalarla tepkiyi yatistirir. Fakat kiskirtmalarin asil kaynagi Italya. Sömürgecilikte geç kalan bu Avrupa ülkesi, kendi kiyilarina yakin Arnavutluk üzerinde çikar saglamaya çalisir. Durumun olaganlasmakta oldugunu gören Roma, Katolik Arnavutlari gizlice kiskirtir ve silah dagitir. Yakova’da, Abdullah Pasanin kulesinde konuk olup karargâh kuran ve baska kuvveti bulunmayan Pasayi, bu Arnavutlar birden kusatirlar. Üzerinde Maresal üniformasi olarak, tek basina kapilari açtirip baskaldiranlarin önüne çikan ve yatistirici konusmalar yapan Pasa, duruma egemen olmak üzeredir. Fakat birkaçyüz atli, kalabaligi yararak kiliçlarla saldirirlar ve Pasayla birlikte Abdullah Pasayi da öldürürler. Sikidenetim, Osmanli gazetelerinde, bu olayin halka duyurulmasina olanak vermez. Fakat Yabanci basin bu kiyima genis yer verir. 1877–1878 Osmanli- Rus savasi üzerine bes ciltlik bir yapit veren General Halil Sedes, su tümceleri kullanir.”-Kendi istenciyle Müslüman olan ve Osmanli Devletinin hizmetine giren, utkular kazanan bu kiymetli asker, Tuna Ordulari baskomutanligi sirasinda, Yildiz Sarayinda toplanan ve çogunun, Padisahin kisisel güveninden baska hiçbir artam / meziyet ve özelligi olmayanlarin, Büyük Savas Meclisi adi altinda masa basinda verdikleri kendince kararlarla eli kolu baglanmasaydi, arkasinda biraktigi tasarlardan anlasildigi üzere, Rus ordularinin Sipka’ya erismelerinden önce Plevne’deki Gazi Osman Pasa kuvvetleriyle birleserek saglam bir savunma çizgisi kurabilecekti. Berlin Kongresinde de Prens Bismarck’in sevgi ve dostluguyla Ayestefenos Anlasmasiyla yükletilen çok agir kosullari hafifletmeyi basarmisti. Bu sekildeki ölümü ayrica aci vericidir.”

Ayse Sidika Hanim, kökü Kafkaslara uzanan bir baska soy’a Seyh Samil’e dayanir. O, bu soydan Maresal Çerkez Hafiz Pasa’nin kizi. Hafiz Pasa, II. Mahmut ve Abdülmecit dönemlerinin atilganligiyla ünlü bir kisisi. Yeni Düzen / Nizam-i Cedit örgütünde Albaylik yapar, Kabakçi ayaklanmasinda Dogu’da bulundugu için ölümden kurtulur. II. Mahmut’un Asakir-i Mansure-i Muhammediye’sinde Korgeneral olur. Diyarbakir valisi iken 1839’da, Misir Ordusu’na karsi Nizip Savasini yönetir, o günlerde Osmanli Ordusu hizmetinde olan Prusya komutani Moltke’nin salik vermesi üzerine, “uygun zaman”i beklerken savasi kaybeder. Sonrasinda, Musul-Yanya-Edirne-Konya-Trabzon valiliklerinde, Belgrat muhafizliginda, Iç Güvenlik / Zaptiye örgütü baskanliginda bulunan Pasa, 1866’da Medine’de ölür.

Maresal Mehmet Ali Pasa ile Ayse Sidika Hanimin dört kizlari olur. Hayriye, Leyla, Zekiye ve Adviye. 

Ismail Fazil Pasayla evlenen Zekiye Hanimin iki oglu olur. Mehmet Ali Cebesoy ve Ali Fuat Cebesoy. 

Leyla Hanim Mustafa Celalettin Pasayla evlenir. Mustafa Celalettin Pasa; Ruslara karsi yurdu Polonya’nin özgürlük savasiminin basindaki Kont Brocensky’nin torunu. Polonyali özgürlükçüler, Rus ordusunun yurtlarini ele geçirmeleri üzerine teslim olmaya zorunlu kalirlar, önderleri Kont Brocensky Osmanliya siginir, sayginlik görür, yanindakilerle birlikte bugün adi Polonezköy olan Beykoz yakinlarindaki bir bölgede yurtlandirilir. Pasa, Harp Okulu’nu bitirip, Kurmay olarak Osmanli Ordusuna katilir. Korgenerallige degin yükselir. Türkolog Yusuf Akçura, “Türk Milliyetçiliginin Rehberleri” adli seri yazilarinda Pasa’dan gönül borcuyla söz eder ve bir fotografini yayinlar. 

Pasa’yla Leyla Hanimin bes çocugu olur. 

Kizlarindan birisi Celile Hanim, Dr. Hikmet Beyin esi ve Sair Nazim Hikmet’in annesi. 

Diger kizlari Münevver Hanim, tarihçi / sair Samim Rifat Beyin esi ve sair / düsün insani Oktay Rifat’in annesi.

Sara Hanim, Maresal Fethi Pasanin oglu Sevket Mocan Beyin esi. 

Hayriye Hanim, Otuzbir Mart gerici ayaklanmasini bastiran Hareket Ordusu komutani Hüseyin Hüsnü Pasanin esi. 

Ailenin ikinci kusagina katilan Ana Soyu, Iç Güvenlik Bakani Kamil Bey ile Dogu’da sözü geçen ailelerden birinin kizi olan Hafize Hanimin çocuklarindan Mehmet Ali Gerede’nin kizi Leyla Makbule Hanim, Ismail Fazil Pasanin büyük oglu Mehmet Ali Cebesoy ile evli. 

Iste bir imparatorluk cografyasi ve bu cografyayi yurt yapanlardan bazilari. Ve iste o imparatorluk kalitindan çikan Türkiye Cumhuriyeti biresimi. Cumhuriyet topraklarini yurt yapanlarin, yurtseverlerin öyküsü.“Vatan” diye diye, vatan özlemiyle ölenlerin öyküsü.

Bazi “vatansever”lere! Sunulur.

Hursit Saral -Trabzon Of'li bir R

27 Ocak 2009 Salı

Sultan Selim'in Kayılar kazasına fermanı


elhamdulillah illezi malik u semavat u vel arz. Şükür semavatın ve arzın malikine
  
tapu tahrir defterleri 182.jpg

Kayılar kazası defteri mufassalı menastır ve teva...biha

  
tahriri def kapağı.jpg Posted by MSN NicknameEagleEyup on 4/28/2002, 37KB
 
 

Blog Listem