Ertuğrul Gazi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ertuğrul Gazi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2009 Salı

ERTUĞRULGAZİ SANCAĞI


ERTUĞRULGAZİ SANCAĞI

Ertuğrul Gazi Türbesi


Tarihte TÜRK Devletlerine Başkentlik Yapmış Şehirler 11(Söğüt- Osmanlı İmparatorluğu)




Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in ataları, Oğuzların Bozok Kolu’nun Kayı Boyu’ndandır. Kayı, kuvvet, kudret sahibi anlamına gelmektedir. Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi, dedesi ise Gündüz Alp’tir. Osman Bey, 1258 yılında Söğüt’te doğdu ve Kayı Boyu’na bey olduğu zaman, yani 1281 yılında 23 yaşında idi. Osmanoğulları ailesi, Kayı Boyu’nun Karakeçili aşiretine mensupturlar. Orta Asya’dan 400 çadırla gelip, kök salıp, yurt edinip ve büyük Osmanlı İmparatorluğu’nu temelini attıkları yer Söğüt kentidir. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Oğuzlar Anadolu’ya geldiler ve Türkiye Selçuklularının Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından Ankara’nın batısındaki Karacadağ civarına yerleştirildiler. Kayıların başında Ertuğrul Bey bulunuyordu. Ertuğrul Bey idaresindeki Kayı Boyu, Söğüt ve Domaniç’i 1231 yılında fethederek bu bölgeye yerleşti. Söğüt, böylece Osmanlıların ilk başkenti oldu. Ertuğrul Bey’in 1281 yılında ölmesinden sonra, Kayıların başına oğlu Osman Bey geçti. Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebali’nin büyük rolü olmuştu. Şeyh Edebali Ahi idi. Ahilik; tarım dahil bütün zanaat dallarında halkı, çalışanları teşvik eden, herkesi kardeş bilen, çalışanlara her türlü yardım elini uzatan örnek bir örgüt anlayışı idi ve Şeyh Edebali Kayı Ahilerinin önderi idi. Osman Bey, 1286 yılında İnegöl yakınındaki Hisarcık kalesini fethetti, 1287 yılında ise İnegöl Tekfuru’nu Domaniç yakınındaki İkizce’de yenilgiye uğrattı.

Osman Bey ve silah arkadaşlarının Bizans Tekfurları ile olan savaşlarını izleyen Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat, büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine geldi. Osman Bey’in kuvvetleriyle birleşerek, Bizans elindeki bu kaleyi kuşattı. Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döndü. Osman Bey’e bir sancak, tuğ, alem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehir’i de içine alan bu sancağı Osman Bey’e verdi. Karacahisar’da 1289 yılında Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okuttu.Bu olaylar Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ilk işaretleri olarak nitelendirilmektedir.

Osman Bey, 1299 yılında bağımsızlığını ilan ederek, Osmanlı Beyliği’ni kurdu. Osmanlı Beyliği, kısa zamanda güçlenip büyüyerek muhteşem bir devlet halini aldı.

Osmanlıların ilk başkenti olan Söğüt, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin şirin kentlerinden Bilecik’in bir ilçesidir. Bilecik’in güney doğusunda, Sündiken Dağları’nın kuzeybatı etekleri üzerinde, Gündüz Bey ve Savcı Bey tepelerinin arasında Söğüt Çayı vadisinde kurulu bir yerleşim yeri olan Söğüt’ün yüzölçümü 862 kilometrekare ve Bilecik’e uzaklığı 26 kilometredir.Söğüt, Osmanlı Devleti’nin hakanları tarafından büyük ilgi görmüş ve bu nedenle çok sayıda cami, çeşme ve benzeri mimari eserler yaptırılmıştır.

Söğüt, milattan önce yedinci yüzyılda bölgeye hakim olan Bitinya Krallığı tarafından kurulduğuna dair çeşitli bilgilere rastlanılmaktadır. Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Ertuğrul Gazi’nin gösterdiği büyük başarılar nedeniyle kendisine verilmiş olan Söğüt kışlak; Domaniç yaylaları ise yaylak olarak kullanılmıştır.



Söğüt’ün Ertuğrul Gazi’ye verilmesinden sonra 1230 ila 1235 yılları arasında yaptırıldığı tahmin edilen Ertuğrul Gazi Mescidine Kuyulu Mescit de denilmektedir. Söğüt’ün girişinde bulunan Osman Bey tarafından 1284 yılında yaptırılan Ertuğrul Gazi Türbesi ile Çelebi Mehmet Camisi’nin zamanla tahrip olan yapıları, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit döneminde onarım görmüştür. Ertuğrul Gazi Mescidi yanında 1240 yılında Balaban Çavuş tarafından yaptırılan Balaban Camisi de vardır.

Ertuğrul Gazi Türbesi’nde; Savcı Bey ve silah arkadaşları, Gazi Abdurrahman, Samsa Çavuş, Kara Mürsel, Konuralp, Gündüzalp ve Dündar Bey gibi Ertuğrul Gazi ile Osman Bey’in silah arkadaşları ile beyliğin kurulmasında hizmeti geçenlerin sembolik mezarları da bulunmaktadır.

Söğüt’te bugün itibari ile ayakta kalmış tarihi eserlerden; 1889 yılında II. Abdulhamit tarafından yaptırılan Hamidiye Camisi ile 1905 yılında yine II. Abdülhamit tarafından yaptırılan Hamidiye İdadisi, Hamidiye İdadisinin hemen yanında Sultan Reşat zamanında yaptırılan Dar-ül Eytam, 19. yüzyıl sonlarında yaptırılan Kaymakam Said Bey Çeşmesi, Osmanlıların ilk eserlerinden Borçak Köyü’nde ki İsa Dede Türbesi ve ilk Osmanlı kadısı olan Dursun Fakih’in türbesi görülmeye değer tarihi eserlerdir.

Söğüt Etnografya Müzesi, kentin tarihi eserlerini saklayan önemli bir yapıdır. Türk kurtuluş savaşı yıllarında bölgeyi işgal eden Yunanlılar pek çok tarihi eseri tahrip etmişlerdir. Söğüt Etnografya Müzesi’de bu tahribattan payını alan binalardandır. Bu müzede; bölgede yaşayan Yörüklere ait tarihi eserler, Bilecik merkez Bahçecik Köyü’nde yaşayan Karakeçili Yörüklerini beyi, Hacı Bey’e 1891 yılında Sultan II. Abdülhamit tarafından verilen Ertuğrul Sancağı, eski giyim eşyaları, el dokuması tarihi kilim ve halılar, tarihi paralar, silahlar, ölçü ve tartı aletleri görülmeye değer tarihi eserlerdir.

Söğüt’te Çarşı Camisi de denilen Çelebi Sultan Mehmet Camisi’nin bahçesindeki Sultan Reşat zamanında yaptırılan neoklasik ölçülerde, Kütahya Çinileriyle süslü kaymakam çeşmesi ve Osmanlı Devleti ile yaşıt Ulu Çınar görülmeye değer diğer güzelliklerdir. Söğüt’ye her yıl Eylül ayının ikinci haftası Ertuğrul Gazi’yi anma ve Söğüt Şenlikleri yapılmaktadır. Bu törenlere çevredeki Yörükler kıyafetleri ile katılırlar, Yörük Çadırı kurarlar, foklor gösterileri yaparlar.

Seramiğin ve mermerin merkezi Söğüt’te Samrı Köyü yöresinde çıkarılan Oniks adlı mermer dış piyasada Rose diye adlandırılmakta ve büyük rağbet görmektedir. Türkeiye’de ki seramik üretiminin yüzde oniki buçuğunu Söğüt’te ki seramik fabirikaları karşılamaktadır.

KAYNAKÇA
  1. Yılmaz ÖZTUNA, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul, 1979
  2. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Osmanlı Tarihi, Ankara, 1988
  3. Ali SEVİM- Yaşar YÜCEL, Türkiye Tarihi, Ankara- 1990
  4. M.Zeki PAKALIN, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul,1983
  5. Ali GÜLER- Suat AKGÜL, Türklük Bilgisi, Ankara, 2001
  6. Ali SEVİM, Anadolunun Fethi, Ankara, 1988
  7. Yeni Türk Ansiklopedisi,10.cilt, İstanbul, 1985
  8. Erdoğan MERÇİL, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara, 2000
Ertuğrul Gazi Türbesi
Söğüt - Bilecik karayolu üzerindeki mezarlığın yanıbaşında bulunan Ertuğrul Gazi Türbesi 13. yüzyıl sonlarında yapılmıştır. Sultan III. Mustafa zamanında 1757'de yeniden yapılırcasına onarılmış ve ilk yapılıştaki özelliğini yitirmiştir. Ardından Sultan II. Abdulhamid zamanında 1886'da bir kez daha onarılmış ve yanınada bir çeşme eklenmiştir.

Ertuğrul Gazi Türbesi altıgen planlı, üzeri kubbe örtülü olup, dikdörtgen bir girişten sonra içeriye ulaşılmaktadır. Bu girişin yanlarında ikişer pencere bulunmaktadır. Türbenin duvarları bir sıra taş, iki sıra tuğladan örülmüştür. Sandukanın bulunduğu türbenin içerisinde batı ve güneydoğu tarafındaki üç duvarda üç pencere bulkunmaktadır. Pencere kepenklerinde Yunan işgali sırasında atılan kurşunlarla açılmış pek çok kurşun deliği mevcuttur.

Kaynak : http://www.anitsal.com



(+)


dincerozaldin isimli Üye şimdilik offline konumundadır

Dursun Fakı

27 Nisan 2009 Pazartesi

Ertuğrul Gazi ve Camii

Ertuğrul (Ottoman Turkishارطغرل, often with title Gazi) (1191/1198 Ahlat – 1281 Söğüt) was the father of Osman I, the founder of the Ottoman Empire. He was the leader of the Kayı clan of the Oghuz Turks.

[edit]Biography

In 1227, he inherited the command of the Kayı tribe of the Oghuz Turks following the drowning of his father, Suleyman Shah, in the river Euphrates, fleeing from the Mongol onslaught. Ertuğrul was given the lands of Karaca Dağ, a mountain near Angora (now Ankara), by Ala ad-Din Kay Qubadh I, the Seljuk Sultan of Rum.[citation needed] Later, he was also given the village of Söğüt which he conquered in 1231 together with the surrounding lands. That village became the Ottoman capital in 1299 under Osman I, Ertuğrul's son by his wife Khaima. He had two other two sons, Savdji and Gündüz.

Like his son and descendants, Ertuğrul is often referred to as a Ghazi, a champion fighter for the cause of Islam.

In the 19th century, the Ottoman Navy frigate Ertuğrul was named in his honor.

[edit]References

Ertuğrul Gazi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Ertuğrul Gazi

Ertuğrul Gazi
1198
Ölüm1281
Etnik kökenTürk
Ertuğrul Gazi Söğüt
Ertuğrul Gazi'nin Türbesi 1890
Ertuğrul Gazi'nin Türbesi ve haziresi 1890
Ertuğrul Gazi Türbesi (Miniaturk maketi)

Ertuğrul Gazi, (d. 1198 – ö. 1281).

Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in babasıdır. Babasının Süleyman Şah olduğu ve 1227 yılında Moğol istilasında atıyla girdiğiFırat Nehri'nde boğulunca, Oğuz Türkleri'nin Kayı boyu'nun başına oğlu Ertuğrul'un geçtiği söylenir. Bununla birlikte Bizanslı tarihçi Halkondil'in kayıtlarında babasının Gündüzalp olduğu yazılıdır (Ayasofya Kütüphanesi no 3204). Enveri’nin Düsturnamesi ve Tavki’i Mehmet Paşa’nın Tarihi gibi önemli Osmanlı kaynakları da bunu ifade eder. Ayrıca ilim adamları tarafından yakın dönemde bulunan “Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp” yazısının darp edildiği bir sikke de bu görüşü teyit etmektedir.

Müneccimbaşı Derviş Ahmet’in yazdığı Câmiü’d-Devle adlı kitapta şu ifadeler bulunmaktadır:

“Kayı Boyu, Ankara civarında bulunan Karacadağ’a geldikleri sırada reisleri “Kayı Alp” idi. Daha sonra Çağbalık’a geldiler. Burada Kayı Alp öldü. Yerine “Sarkuk Alp” geçti. Bu da Kırşehir civarında Karahöyük’de öldü. Bunun yerine “Gök Alp” geçti. Bu da Şaraphane mevkiinde öldü. Bunun yerine “Gündüz Alp” geçerek Kayıları uç taraflarına yerleştirdi. Bu da Söğüt civarında öldü. Yerine oğlu Ertuğrul kabilesinin reisi oldu...”

Sonuç olarak; Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah değil Gündüz Alp'tir. Osmanlı Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti'nin devamı sayıldığından, Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'a saygı ifadesi olarak bazı tarih kayıtlarında "Osmanlılarının Atası Süleyman Şah'tır" yazılmıştır. Bu nedenle Ertuğrul Gazi'nin babasının adı Süleyman Şah sanılmıştır. Gerçekte Ertuğrul Gazi'nin soyu şöyledir: Kayı Alp oğlu, Sarkuk Alp oğlu, Gök Alp oğlu, Gündüz Alp oğlu Ertuğrul Gazi.(Kaynak:Zuhuri Danışman, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi-2.Cilt)

Ertuğrul Gazi'nin annesinin adı Hayme'dir. Boy içerisinde "Hayme Ana" deniliyordu. İç Anadolu'daki Haymana Yöresinin adı O'ndan gelmektedir. Ertuğrul Gazi'nin üç oğlu vardı: Savcı BeyGündüz Alp ve Otman Bey. İkinci oğlu dünyaya geldiğinde Ertuğrul Gazi'nin babası Gündüz Alp vefat ettiği için oğluna Gündüz Alp ismini vermiştir. üçüncü oğluna Otman adını vermiştir. İslam dünyasıyla ilişkileri geliştirmek için daha sonraları Otman, Osman olarak anılmaya başlamıştır.(Kaynak:Mehmed Maksudoğlu, Osmanlı Tarihi, İstanbul 2001)

Anadolu Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keykubad, yerleşmesi için kendisine Ankara yakınlarındaki Karaca dağ yöresini vermiştir. Sonradan, daha batıdaki Söğüt ve çevresi de Ertuğrul Gazi ve aşiretine verilmiştir.

Kaynakça [değiştir]

  • İ. Hakkı UZUNÇARŞILI: 1994, Osmanlı Tarihi, I. Cilt, Ankara.
  • Ahmed AKGÜNDÜZ / Said ÖZTÜRK: 1999, Bilinmeyen Osmanlı, Osav
  • Osmanlı Ansiklopedisi, Tarih/Medeniyet/Kültür, İz Yayıncılık, İstanbul,1996
  • Ertuğrul Gâzi'yi Anma Günü (Söğüt)
  • Müneccimbaşı Derviş Ahmet: Câmiü’d-Devle


Bakınız [değiştir]



World Map Turkey Denizli Şemikler

Ertugrul Gazi Cami

Ertugrul Gazi Cami

by hasan_dnz

This photo is selected for Google Earth [?] - ID: 7581406 



Erciyesevler Mahallesindedir ve Sivas Caddesinden sadece minareleri görünür. Önündeki binalar cephesini kapatmıştır. 2001 yılında yapılmıştır. 

 
(+) 



  
 
(+) 



  
 
(+) 



  
 
(+) 


  
 
(+)
 mesajı beğendiniz mi?: +2
Burhanettin Akbaş 







Pts 25 Hzr 2007, 01:58   

Dediğiniz çok doğru... Ertuğrul Gazi Camiinin Sivas Caddesi yönünden sadece önündeki apartmanın arkasından minarelerinin ucu gözükür. Durum böyle olunca ilginç bir manzara çıkar karşımıza. Bilmeyenler apartmanın tepesinde yükselen iki minare var sanabilirler. 

 
 mesajı beğendiniz mi?: +2
KAZIM HASIRCI 







Cmt 01 Eyl 2007, 11:41   


 
(+) 



  
 
(+) 



  
 
(+)


Ertuğrul Gazinin Hayatı - Ertuğrul Gazi Kimdir

Süleyman Şah’ın oğlu Ertuğrul Gazi, Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük hizmetleri görülmüş bir şahsiyettir. Ertuğrul, babası gibi yiğit bir insandı. 

Süleyman Şah, Fırat Nehrinde boğulunca, kardeşi Dündar’la birlikte Kayıhan Aşiretinin bir kısmını alarak, Urfa yolu ile, Diyarbakır’dan geçerek Erzurum civarında bulunan Pasinler ovasındaki Sürmeli Çukur yaylasına gelip, konakladı. Pasinler ovası Erzurum’un altı saat kadar doğusunda olup, merkezi Hasankale kasabasıdır.

Ertuğrul Gazi’nin başında Horasani bir kavuk, üzerinde ince tellerle örülü bir zırh, ayaklarında mavi çizme vardı. Arkasında tirkeşi ve elinde daima bir palası bulunurdu. Ertuğrul uzun boylu, geniş omuzlu, sert bakışlı bir askerdi. 

Tuğrul, akbabaya benzer gagasıyla ve pençeleri çelikten esatiri bir kuştur. Avcı kuşlarının padişahı olduğu kabul edilir. Tuğrul, Oğuzların Talas kabilesinin bir totemi idi. Bu Tuğrul kelimesine bir (er) ilavesiyle Ertuğrul adı meydana gelmiştir. Ertuğrul, doğru kalpli adam anlamına gelmektedir.

Ertuğrul Gazi’nin başbuğluk ettiği Kayıhaniler Aşiretinde dört çeşit askeri kuvvet vardı. Bu kuvvetler Gaziler Alayı, Ahiler Alayı, Abdallar Alayı ve Bacılar Alayı idi. Gaziler, serdengeçtiler; Ahiler, sanatkarların yiğit alayları; Abdallar ise Alevî tarikatlarına mensup alaylar ve Bacılar da kadın alayları idi. Kayıhaniler Aşireti bu hali ile tam teşkilatlı seyyar bir site idi. Ayrıca aşiretin içinde Horasan Erenleri denilen alimler de bulunmakta idi.

Kayıhaniler, Sürmeliçukur bölgesinde tam iki yıl kaldılar. Buradan kalkarak Kayseri’ye ve daha sonra da Ankara’ya gelerek Karacadağ mevkiine yerleştiler. Kayıhanilerin Karacadağı’na gelişleri hakkında Müneccimbaşı Derviş Ahmet’in yazdığı Câmiü’d-Devle adlı tarihte şu bilgi verilmektedir:

“Kayıhaniler, Ankara civarında bulunan Karacadağ’a geldikleri sırada reisleri “Kayı Alp” idi. Bu aşiret, burada Çağbalık’a geldiler. Burada Kayı Alp öldü. Yerine “Sarkuk Alp” geçti. Bu da Kırşehir civarında Karahöyük’de öldü. Bunun yerine “Gök Alp” geçti. Bu da Şaraphane mevkiinde öldü. Bunun yerine “Gündüz Alp” geçerek Kayıları uç taraflarına yerleştirdi. Bu da Söğüt civarında öldü. Yerine oğlu Ertuğrul kabilesinin reisi oldu. Rumlarla birçok harpler yaptı...”

Bu bilgilere göre, Ertuğrul’un babası Süleyman Şah değil, Gündüz Alp’tir. Yine Rûhî Tarihi sağlam bilgi veriyorsa Ertuğrul Gazi’nin babasının adını Gündüz Alp olarak kabul etmek gerekmektedir. Fakat kaynaklar, babasının Süleyman Şah olduğunu kaydetmektedirler. Suriye hududumuzda bir de Süleyman Şah’ın mezarı mevcuttur. Belki Süleyman Şah, Ertuğrul’un atalarından biridir.

Kayılar. Ankara’daki Karacadağ yaylasına 29 Ekim 1231 tarihinde yerleşmişlerdi. Bu topraklar Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat’a aitti. Bir müddet sonra Ertuğrul oğlu Sarubalı’yı, Sultan Alaeddin’e gönderdi. 

Sarubalı’yı bazı tarihçiler (Savcı), (Sarıyatı), (Sarıbatı) diye de kaydetmişlerdir. Sultan Alaeddin, Sarubalı’ya, “Biz ne zaman Moğollarla savaşa girişirsek bize yardımda bulunursanız, buna mükafat olarak sizi uç beyi tayin ederim”, diye bir vaatte bulundu.

O yıl Moğol ordusu Sivas’a doğru ilerlemekte idi. Nihayet Selçuklularla Moğol ordusu Sivas’ın Hafikkale civarında savaşa tutuştular. Ertuğrul bu harbi duyar duymaz kuvvetlerini alarak o tarafa gitti. Bir dağın yamacında iki ordunun çarpıştığını seyrettiler. Bunlardan bir taraf yenilmek üzere, diğer taraf da galip gelmekte idi. Bunu gören Ertuğrul Gazi maiyetindeki Koç yiğitlerine dedi ki:

Yiğitlerim hangi tarafı tutalım? 
Bu soru üzerine kardeşi Dündür: 
Galip tarafa geçelim... Onların zafer ganimetlerinden istifade ederiz... dedi. 
Ertuğrul kaşlarını çatarak: 
Türkün şanına, ancak mağlup olanlara yardım etmek düşer. Galibe yardım etmek ise insana ne şeref kazandırır, ne de mal... dedi.

Derhal mağluplara yardıma karar verildi. Kayı yiğitleri dağdan bir çığ gibi harp meydanına daldılar. Kılıçlar oynadı, oklar çekildi, kavga yeniden kızıştı. Çok geçmeden galipler mağlup duruma düştüler. Meğer ilk mağlup olanlar Selçuklular imiş. Bunları kısa bir zamanda galip bir duruma geçtiler, Moğollar ise perişan bir halde kaçtılar. 

Kayıların bu yardımlarından Sultan Alaeddin çok memnun oldu. Kayı aşiretinin beyi olarak Ertuğrul’u tanıdı. Sultan Alaeddin. Ertuğrul Gazi’yi, Bizans hududuna uçbeyi tayin etti. Kayı kabilesine Söğüt kasabasını kışlak, Domaniç yaylasını da yaylak olarak verdi. Ertuğrul Gazi, Karacadağ’dan Kayı aşiretini alarak Söğüt’e geldi.

Ertuğrul Gazi, çok geçmeden, maiyetindeki kılıç erleri ile Bizanslılarla savaşa girişti. Bizanslılara ait, Sultanönü bölgesi ile Karacahisar’ı fethetti. Bu zaferleri duyan Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki kılıç erleri, Ertuğrul’un etrafında toplandılar. Hudut boyu serdengeçti akıncılarla doldu. 

Ertuğrul’un değerli kumandanları şunlardı: Akçakoca, Konuralp, Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp, Samsa Çavuş, Hasan Alp, Karamürsel, Akbaş, Kocaoğlan... Bu kumandanlar kuvvetleri ile gece–gündüz demeden Bizans’a doğru akınlarına devam ettiler.

Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, “göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı...”.

Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır.... dedi.

Nitekim o yıl içinde Ertuğrul’un karısı Hayme Ana, bir oğlan çocuk doğurdu. Bu çocuğun adını Otman koydular. Sonradan Otman, “Osman” adı ile anıldı. Ertuğrul’un diğer oğulları Sarubalı ile Gündüz Alp’tir. Küçük Osman, Söğüt kasabasında kılıç erleri arasında büyüdü. Beş yaşına geldiği zaman, bir gün babası onu, Konya’ya beraberinde ***ürdü. O gün Hazret-i Mevlânâ’yı ziyarete gittiler. Lakin o gün Mevlânâ pek üzgündü. Ertuğrul’u ve yanındaki oğlunu görünce şöyle deki:

Sultan Alaeddin, Baba İshak’ı kendine baba yaptıysa, ben de bu küçüğü kendime evlat edindim.

Mevlânâ; Osman’ı sevdi ve ona hayır duada bulundu. Ravzatü’l-Ebrar adlı tarihte, Ertuğrul hakkında şu malumat yazılıdır:

Ertuğrul Gazi, Söğüt’te oturuyordu. Bir gün köyleri dolaşmaya çıkmıştı. Akşam olunca İtburnu köyünde bulunan ulemâdan bir zâtın evinde misafir kaldı. Ev sahibi Ertuğrul’a fazlaca ikramda bulundu. Ertuğrul, gece yatacağı zaman rafta bulunan bir kitabı görüp, sordu:

Bu kitap nedir? Diye sordu. Ev sahibi:

Bu kitap, Tanrı tarafından Hazret-i Muhammed vasıtası ile, insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderilen Kur’an-ı Kerîm’dir...dedi ve odadan çıkıp gitti. 

Ertuğrul, serilmiş yatağa yatmayıp, Kur’an-ı Kerim’in önünde el bağlayıp, sabaha kadar ayakta durdu. Ancak güneş doğarken yatağa girdi. Uyur uyumaz bir rüya gördü. Rüyasında bir pîr ona:

Sen, Tanrı sözü olan Kur’an-ı Kerîm’e halis bir kalp ile saygı gösterdin; bunun için sana mükafat olarak evlat ve torunlarına padişahlık verildi. Bütün neslin aziz olsun... dedi.

Ertuğrul, bu sözlerin dehşetinden uyandı. Ev sahibine de bu rüyasını anlattı. Osmanlı Devletinin Kuruluşu adlı bir eser yazan İngiliz tarihçisi Gibbons, bu hadiseyi ele alarak, Ertuğrul Gazi’nin Müslüman olmayıp, Şaman dininde olduğunu yazmaktadır. Halbuki bu fikir yanlıştır.

Ertuğrul Gazi, hudut boyunda Bizanslılarla durmadan savaştı. Fakat kılıcının hakkı olarak kazandığı bu yerleri Selçuk Sultanına verdi. 

Ertuğrul Gazi, bu savaşları ile Osmanlı Devletinin arsasını hazırlamıştı. Ertuğrul, artık iyice ihtiyarlamış, işlerini büyük oğlu Gündüz Alp’e bırakmıştı. Küçük oğlu Osman da, serhat boylarında düşmanlarla çarpışmakta idi.

Nihayet her fani gibi, Ertuğrul Gazi de 1281 tarihinde 92 yaşında vefat etti. Ona, Söğüt’te güzel bir yaptılar. Her yıl, Eylül aylarında Söğütlüler, Ertuğrul Gazi için bir tören yaparak türbesini ziyaret etmektedirler. 

http://www.delinetciler.net/forum/turk-buyukleri/46204-ertugrul-gazinin-hayati-ertugrul-gazi-kimdir.html 

Konu başlıkları

 [gizle]

Ertuğrul Gazi [değiştir]

Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Beyin babası Ertuğrul Gazi.

Ertuğrul Gazi (1199-1281) Süleyman Şah’ın oğlu Ertuğrul Gazi, Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük hizmetleri görülmüş bir şahsiyettir.

Şahsiyeti [değiştir]

Ertuğrul, babası gibi yiğit bir insandı. Süleyman ŞahFırat Nehrinde boğulunca, kardeşi Dündar’la birlikte Kayıhan Aşiretinin bir kısmını alarak, Urfa yolu ile, Diyarbakır’dan geçerek Erzurum civarında bulunan Pasinler ovasındaki Sürmeli Çukur yaylasına gelip, konakladı. Pasinler ovası Erzurum’un altı saat kadar doğusunda olup, merkezi Hasankale kasabasıdır.

Kıyafeti [değiştir]Ertuğrul Gazi’nin başında Horasani bir kavuk, üzerinde ince tellerle örülü bir zırh, ayaklarında mavi çizme vardı. Arkasında tirkeşi ve elinde daima bir palası bulunurdu.

Şemaili [değiştir]

Ertuğrul uzun boylu, geniş omuzlu, sert bakışlı bir askerdi. Tuğrul, akbabaya benzer gagasıyla ve pençeleri çelikten esatiri bir kuştur. Avcı kuşlarının padişahı olduğu kabul edilir. Tuğrul, Oğuzların Talas kabilesinin bir totemi idi. Bu Tuğrul kelimesine bir (er) ilavesiyle Ertuğrul adı meydana gelmiştir. Ertuğrul, doğru kalpli adam anlamına gelmektedir. Ertuğrul Gazi’nin başbuğluk ettiği Kayıhaniler Aşiretinde dört çeşit askeri kuvvet vardı. Bu kuvvetler Gaziler AlayıAhiler AlayıAbdallar Alayı ve Bacılar Alayı idi. Gaziler, serdengeçtiler; Ahiler, sanatkarların yiğit alayları; Abdallar ise Alevî tarikatlarına mensup alaylar ve Bacılar da kadın alayları idi. Kayıhaniler Aşireti bu hali ile tam teşkilatlı seyyar bir site idi. Ayrıca aşiretin içinde HorasanErenleri denilen alimler de bulunmakta idi.

Kayıhaniler, Sürmeliçukur bölgesinde tam iki yıl kaldılar. Buradan kalkarak Kayseri’ye ve daha sonra da Ankara’ya gelerek Karacadağ mevkiine yerleştiler. Kayıhanilerin Karacadağı’na gelişleri hakkında

Müneccimbaşı Derviş Ahmet’in yazdığı Câmiü’d-Devle adlı tarihte şu bilgi verilmektedir:

“Kayıhaniler, Ankara civarında bulunan Karacadağ’a geldikleri sırada reisleri “Kayı Alp” idi. Bu aşiret, burada Çağbalık’a geldiler. Burada Kayı Alp öldü. Yerine “Sarkuk Alp” geçti. Bu da Kırşehir civarında Karahöyük’de öldü. Bunun yerine “Gök Alp” geçti. Bu da Şaraphane mevkiinde öldü. Bunun yerine “Gündüz Alp” geçerek Kayıları uç taraflarına yerleştirdi. Bu da Söğüt civarında öldü. Yerine oğlu Ertuğrul kabilesinin reisi oldu. Rumlarla birçok harpler yaptı...”

Bu bilgilere göre, Ertuğrul’un babası Süleyman Şah değil, Gündüz Alp’tir. Yine Rûhî Tarihi sağlam bilgi veriyorsa Ertuğrul Gazi’nin babasının adını Gündüz Alp olarak kabul etmek gerekmektedir. Fakat kaynaklar, babasının Süleyman Şah olduğunu kaydetmektedirler. Suriye hududumuzda bir de Süleyman Şah’ın mezarı mevcuttur. Belki Süleyman Şah, Ertuğrul’un atalarından biridir. Kayılar. Ankara’daki Karacadağ yaylasına 29 Ekim 1231 tarihinde yerleşmişlerdi. Bu topraklar Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat’a aitti. Bir müddet sonra Ertuğrul oğlu Sarubalı’yı, Sultan Alaeddin’e gönderdi. Sarubalı’yı bazı tarihçiler (Savcı), (Sarıyatı), (Sarıbatı) diye de kaydetmişlerdir.

Sultan Alaeddin, Sarubalı’ya,

“Biz ne zaman Moğollarla savaşa girişirsek bize yardımda bulunursanız, buna mükafat olarak sizi uç beyi tayin ederim”,

diye bir vaatte bulundu. O yıl Moğol ordusu Sivas’a doğru ilerlemekte idi. Nihayet Selçuklularla Moğol ordusu Sivas’ın Hafikkale civarında savaşa tutuştular. Ertuğrul bu harbi duyar duymaz kuvvetlerini alarak o tarafa gitti. Bir dağın yamacında iki ordunun çarpıştığını seyrettiler. Bunlardan bir taraf yenilmek üzere, diğer taraf da galip gelmekte idi. Bunu gören Ertuğrul Gazi maiyetindeki Koç yiğitlerine dedi ki:

Yiğitlerim hangi tarafı tutalım? Bu soru üzerine kardeşi Dündür: Galip tarafa geçelim... Onların zafer ganimetlerinden istifade ederiz... dedi. Ertuğrul kaşlarını çatarak: Türkün şanına, ancak mağlup olanlara yardım etmek düşer. Galibe yardım etmek ise insana ne şeref kazandırır, ne de mal...

dedi. Derhal mağluplara yardıma karar verildi. Kayı yiğitleri dağdan bir çığ gibi harp meydanına daldılar. Kılıçlar oynadı, oklar çekildi, kavga yeniden kızıştı. Çok geçmeden galipler mağlup duruma düştüler. Meğer ilk mağlup olanlar Selçuklular imiş. Bunları kısa bir zamanda galip bir duruma geçtiler, Moğollar ise perişan bir halde kaçtılar. Kayıların bu yardımlarından Sultan Alaeddin çok memnun oldu. Kayı aşiretinin beyi olarak Ertuğrul’u tanıdı. Sultan Alaeddin.

Ertuğrul Gazi’yi, Bizans hududuna uçbeyi tayin etti. Kayı kabilesine Söğüt kasabasını kışlak, Domaniç yaylasını da yaylak olarak verdi. Ertuğrul GaziKaracadağ’dan Kayı aşiretini alarak Söğüt’e geldi. Ertuğrul Gazi, çok geçmeden, maiyetindeki kılıç erleri ile Bizanslılarla savaşa girişti. Bizanslılara ait, Sultanönü bölgesi ile Karacahisar’ı fethetti. Bu zaferleri duyan Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki kılıç erleri, Ertuğrul’un etrafında toplandılar. Hudut boyu serdengeçti akıncılarla doldu.

Ertuğrul’un değerli kumandanları şunlardı: AkçakocaKonuralpTurgut AlpSaltuk AlpAykut AlpSamsa ÇavuşHasan AlpKaramürselAkbaşKocaoğlan...

Bu kumandanlar kuvvetleri ile gece–gündüz demeden Bizans’a doğru akınlarına devam ettiler. Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, “göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı...”. Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır.... dedi.

Nitekim o yıl içinde Ertuğrul’un karısı Hayme Ana, bir oğlan çocuk doğurdu. Bu çocuğun adını Otman koydular. Sonradan Otman, “Osman” adı ile anıldı. Ertuğrul’un diğer oğulları Sarubalı ileGündüz Alp’tir. Küçük Osman, Söğüt kasabasında kılıç erleri arasında büyüdü. Beş yaşına geldiği zaman, bir gün babası onu, Konya’ya beraberinde götürdü. O gün Hazret-i Mevlânâ’yı ziyarete gittiler. Lakin o gün Mevlânâ pek üzgündü. Ertuğrul’u ve yanındaki oğlunu görünce şöyle deki: Sultan Alaeddin, Baba İshak’ı kendine baba yaptıysa, ben de bu küçüğü kendime evlat edindim. Mevlânâ; Osman’ı sevdi ve ona hayır duada bulundu.

Ravzatü’l-Ebrar adlı tarihte, Ertuğrul hakkında şu malumat yazılıdır:

Ertuğrul Gazi, Söğüt’te oturuyordu. Bir gün köyleri dolaşmaya çıkmıştı. Akşam olunca İtburnu köyünde bulunan ulemâdan bir zâtın evinde misafir kaldı. Ev sahibi Ertuğrul’a fazlaca ikramda bulundu. Ertuğrul, gece yatacağı zaman rafta bulunan bir kitabı görüp, sordu: Bu kitap nedir? Diye sordu. Ev sahibi: Bu kitap, Tanrı tarafından Hazret-i Muhammed vasıtası ile, insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderilen Kur’an-ı Kerîm’dir...dedi ve odadan çıkıp gitti. Ertuğrul, serilmiş yatağa yatmayıp, Kur’an-ı Kerim’in önünde el bağlayıp, sabaha kadar ayakta durdu. Ancak güneş doğarken yatağa girdi. Uyur uyumaz bir rüya gördü. Rüyasında bir pîr ona: Sen, Tanrı sözü olan Kur’an-ı Kerîm’e halis bir kalp ile saygı gösterdin; bunun için sana mükafat olarak evlat ve torunlarına padişahlık verildi. Bütün neslin aziz olsun... dedi. Ertuğrul, bu sözlerin dehşetinden uyandı. Ev sahibine de bu rüyasını anlattı.

Osmanlı Devletinin Kuruluşu adlı bir eser yazarak müslüman Türkleri şamanlaştırmak isteyen İngiliz tarihçisi Gibbons, bu hadiseyi ele alarak, Ertuğrul Gazi’nin Müslüman olmayıp, Şaman dininde olduğunu yazmaktadır. Halbuki bu fikir yanlıştır. Ertuğrul Gazi, hudut boyunda Bizanslılarla durmadan savaştı. Fakat kılıcının hakkı olarak kazandığı bu yerleri Selçuk Sultanına verdi. Ertuğrul Gazi, bu savaşları ile Osmanlı Devletinin arsasını hazırlamıştı. Ertuğrul, artık iyice ihtiyarlamış, işlerini büyük oğlu Gündüz Alp’e bırakmıştı. Küçük oğlu Osman da, serhat boylarında düşmanlarla çarpışmakta idi. Nihayet her fani gibi, Ertuğrul Gazi de 1281 tarihinde 92 yaşında vefat etti. Ona, Söğüt’te güzel bir Türbe yaptılar. Türbesi Bilecik ili Söğüt ilçesinin 1 km. doğusunda bulunmaktadır. Her yıl, Eylül aylarında Söğütlüler, Ertuğrul Gazi için bir tören yaparak türbesini ziyaret etmektedirler.


Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Beyin babası Ertuğrul Gazi. Ertuğrul Gazi (1199-1281) Süleyman Şah’ın oğlu [[Ertuğrul Gazi]], Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük hizmetleri görülmüş bir şahsiyettir. ==Şahsiyeti== Ertuğrul, babası gibi yiğit bir insandı. [[Süleyman Şah]], [[Fırat Nehri]]nde boğulunca, kardeşi [[Dündar]]’la birlikte [[Kayıhan]] Aşiretinin bir kısmını alarak, [[Urfa]] yolu ile, [[Diyarbakır]]’dan geçerek Erzurum civarında bulunan [[Pasinler]] ovasındaki [[Sürmeli]] Çukur yaylasına gelip, konakladı. Pasinler ovası Erzurum’un altı saat kadar doğusunda olup, merkezi [[Hasankale]] kasabasıdır. ==Kıyafeti== Ertuğrul Gazi’nin başında Horasani bir [[kavuk]], üzerinde ince tellerle örülü bir zırh, ayaklarında mavi çizme vardı. Arkasında [[tirkeş]]i ve elinde daima bir [[pala]]sı bulunurdu. ==Şemaili== Ertuğrul uzun boylu, geniş omuzlu, sert bakışlı bir askerdi. Tuğrul, akbabaya benzer gagasıyla ve pençeleri çelikten esatiri bir kuştur. Avcı kuşlarının padişahı olduğu kabul edilir. Tuğrul, Oğuzların Talas kabilesinin bir totemi idi. Bu Tuğrul kelimesine bir (er) ilavesiyle Ertuğrul adı meydana gelmiştir. Ertuğrul, doğru kalpli adam anlamına gelmektedir. Ertuğrul Gazi’nin başbuğluk ettiği Kayıhaniler Aşiretinde dört çeşit askeri kuvvet vardı. Bu kuvvetler [[Gaziler Alayı]], [[Ahiler Alayı]], [[Abdallar Alayı]] ve [[Bacılar Alayı]] idi. Gaziler, serdengeçtiler; Ahiler, sanatkarların yiğit alayları; Abdallar ise Alevî tarikatlarına mensup alaylar ve Bacılar da kadın alayları idi. Kayıhaniler Aşireti bu hali ile tam teşkilatlı seyyar bir site idi. Ayrıca aşiretin içinde [[Horasan]] Erenleri denilen alimler de bulunmakta idi. Kayıhaniler, Sürmeliçukur bölgesinde tam iki yıl kaldılar. Buradan kalkarak [[Kayseri]]’ye ve daha sonra da Ankara’ya gelerek [[Karacadağ]] mevkiine yerleştiler. Kayıhanilerin Karacadağı’na gelişleri hakkında Müneccimbaşı Derviş Ahmet’in yazdığı Câmiü’d-Devle adlı tarihte şu bilgi verilmektedir:
“Kayıhaniler, Ankara civarında bulunan Karacadağ’a geldikleri sırada reisleri “[[Kayı Alp]]” idi. Bu aşiret, burada [[Çağbalık]]’a geldiler. Burada Kayı Alp öldü. Yerine “[[Sarkuk Alp]]” geçti. Bu da Kırşehir civarında [[Karahöyük]]’de öldü. Bunun yerine “[[Gök Alp]]” geçti. Bu da [[Şaraphane]] mevkiinde öldü. Bunun yerine “[[Gündüz Alp]]” geçerek Kayıları uç taraflarına yerleştirdi. Bu da Söğüt civarında öldü. Yerine oğlu Ertuğrul kabilesinin reisi oldu. Rumlarla birçok harpler yaptı...”
Bu bilgilere göre, Ertuğrul’un babası Süleyman Şah değil, [[Gündüz Alp]]’tir. Yine [[Rûhî Tarih]]i sağlam bilgi veriyorsa Ertuğrul Gazi’nin babasının adını Gündüz Alp olarak kabul etmek gerekmektedir. Fakat kaynaklar, babasının Süleyman Şah olduğunu kaydetmektedirler. Suriye hududumuzda bir de Süleyman Şah’ın mezarı mevcuttur. Belki Süleyman Şah, Ertuğrul’un atalarından biridir. Kayılar. Ankara’daki [[Karacadağ]] yaylasına 29 Ekim 1231 tarihinde yerleşmişlerdi. Bu topraklar Anadolu Selçuklu Sultanı [[I. Alaeddin Keykubat]]’a aitti. Bir müddet sonra Ertuğrul oğlu [[Sarubalı]]’yı, [[Sultan Alaeddin]]’e gönderdi. Sarubalı’yı bazı tarihçiler (Savcı), (Sarıyatı), (Sarıbatı) diye de kaydetmişlerdir. Sultan Alaeddin, Sarubalı’ya,
“Biz ne zaman Moğollarla savaşa girişirsek bize yardımda bulunursanız, buna mükafat olarak sizi uç beyi tayin ederim”,
diye bir vaatte bulundu. O yıl [[Moğol]] ordusu [[Sivas]]’a doğru ilerlemekte idi. Nihayet Selçuklularla Moğol ordusu Sivas’ın [[Hafikkale]] civarında savaşa tutuştular. Ertuğrul bu harbi duyar duymaz kuvvetlerini alarak o tarafa gitti. Bir dağın yamacında iki ordunun çarpıştığını seyrettiler. Bunlardan bir taraf yenilmek üzere, diğer taraf da galip gelmekte idi. Bunu gören Ertuğrul Gazi maiyetindeki Koç yiğitlerine dedi ki:
Yiğitlerim hangi tarafı tutalım? Bu soru üzerine kardeşi Dündür: Galip tarafa geçelim... Onların zafer ganimetlerinden istifade ederiz... dedi. Ertuğrul kaşlarını çatarak: Türkün şanına, ancak mağlup olanlara yardım etmek düşer. Galibe yardım etmek ise insana ne şeref kazandırır, ne de mal...
dedi. Derhal mağluplara yardıma karar verildi. Kayı yiğitleri dağdan bir çığ gibi harp meydanına daldılar. Kılıçlar oynadı, oklar çekildi, kavga yeniden kızıştı. Çok geçmeden galipler mağlup duruma düştüler. Meğer ilk mağlup olanlar Selçuklular imiş. Bunları kısa bir zamanda galip bir duruma geçtiler, Moğollar ise perişan bir halde kaçtılar. Kayıların bu yardımlarından Sultan Alaeddin çok memnun oldu. Kayı aşiretinin beyi olarak Ertuğrul’u tanıdı. Sultan Alaeddin. Ertuğrul Gazi’yi, Bizans hududuna uçbeyi tayin etti. Kayı kabilesine [[Söğüt]] kasabasını kışlak, [[Domaniç]] yaylasını da yaylak olarak verdi.[[ Ertuğrul Gazi]], [[Karacadağ]]’dan Kayı aşiretini alarak Söğüt’e geldi. Ertuğrul Gazi, çok geçmeden, maiyetindeki kılıç erleri ile Bizanslılarla savaşa girişti. Bizanslılara ait, Sultanönü bölgesi ile [[Karacahisar]]’ı fethetti. Bu zaferleri duyan Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki kılıç erleri, Ertuğrul’un etrafında toplandılar. Hudut boyu serdengeçti akıncılarla doldu. Ertuğrul’un değerli kumandanları şunlardı: [[Akçakoca]], [[Konuralp]], [[Turgut Alp]], [[Saltuk Alp]], [[Aykut Alp]], [[Samsa Çavuş]], [[Hasan Alp]], [[Karamürsel]], [[Akbaş]], [[Kocaoğlan]]... Bu kumandanlar kuvvetleri ile gece–gündüz demeden Bizans’a doğru akınlarına devam ettiler. Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, “göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı...”. Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır.... dedi. Nitekim o yıl içinde Ertuğrul’un karısı [[Hayme Ana]], bir oğlan çocuk doğurdu. Bu çocuğun adını [[Otman]] koydular. Sonradan Otman, “Osman” adı ile anıldı. Ertuğrul’un diğer oğulları [[Sarubalı]] ile [[Gündüz Alp]]’tir. Küçük Osman, Söğüt kasabasında kılıç erleri arasında büyüdü. Beş yaşına geldiği zaman, bir gün babası onu, Konya’ya beraberinde götürdü. O gün Hazret-i [[Mevlânâ]]’yı ziyarete gittiler. Lakin o gün Mevlânâ pek üzgündü. Ertuğrul’u ve yanındaki oğlunu görünce şöyle deki: '''Sultan Alaeddin, [[Baba İshak]]’ı kendine baba yaptıysa, ben de bu küçüğü kendime evlat edindim. Mevlânâ; Osman’ı sevdi ve ona hayır duada bulundu.''' [[Ravzatü’l-Ebrar]] adlı tarihte, Ertuğrul hakkında şu malumat yazılıdır: Ertuğrul Gazi, Söğüt’te oturuyordu. Bir gün köyleri dolaşmaya çıkmıştı. Akşam olunca İtburnu köyünde bulunan ulemâdan bir zâtın evinde misafir kaldı. Ev sahibi Ertuğrul’a fazlaca ikramda bulundu. Ertuğrul, gece yatacağı zaman rafta bulunan bir kitabı görüp, sordu: Bu kitap nedir? Diye sordu. Ev sahibi: Bu kitap, Tanrı tarafından Hazret-i Muhammed vasıtası ile, insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderilen Kur’an-ı Kerîm’dir...dedi ve odadan çıkıp gitti. Ertuğrul, serilmiş yatağa yatmayıp, Kur’an-ı Kerim’in önünde el bağlayıp, sabaha kadar ayakta durdu. Ancak güneş doğarken yatağa girdi. Uyur uyumaz bir rüya gördü. Rüyasında bir pîr ona: Sen, Tanrı sözü olan Kur’an-ı Kerîm’e halis bir kalp ile saygı gösterdin; bunun için sana mükafat olarak evlat ve torunlarına padişahlık verildi. Bütün neslin aziz olsun... dedi. Ertuğrul, bu sözlerin dehşetinden uyandı. Ev sahibine de bu rüyasını anlattı. Osmanlı Devletinin Kuruluşu adlı bir eser yazarak müslüman Türkleri şamanlaştırmak isteyen İngiliz tarihçisi [[Gibbon]]s, bu hadiseyi ele alarak, Ertuğrul Gazi’nin Müslüman olmayıp, [[Şaman]] dininde olduğunu yazmaktadır. Halbuki bu fikir yanlıştır. Ertuğrul Gazi, hudut boyunda Bizanslılarla durmadan savaştı. Fakat kılıcının hakkı olarak kazandığı bu yerleri Selçuk Sultanına verdi. Ertuğrul Gazi, bu savaşları ile Osmanlı Devletinin arsasını hazırlamıştı. Ertuğrul, artık iyice ihtiyarlamış, işlerini büyük oğlu Gündüz Alp’e bırakmıştı. Küçük oğlu Osman da, serhat boylarında düşmanlarla çarpışmakta idi. Nihayet her fani gibi, Ertuğrul Gazi de 1281 tarihinde 92 yaşında vefat etti. Ona, Söğüt’te güzel bir Türbe yaptılar. Türbesi [[Bilecik]] ili Söğüt ilçesinin 1 km. doğusunda bulunmaktadır. Her yıl, Eylül aylarında Söğütlüler, Ertuğrul Gazi için bir tören yaparak türbesini ziyaret etmektedirler.



Blog Listem