28 Mayıs 2009 Perşembe
Bugün Gazetesi yazarı - Hakan Aygün de Kayalarlı annesinin baba tarafından
Hakan AYGÜNhaygun@bugun.com.tr
Arkadaşınızın mail adresi:
Benim "faşizan"lık anılarım.....
Geçmişte "faşizan yaklaşımlarla" etnik azınlıkları ülkemizden kovduk mu?
Kovduk... Ya da kaçmak zorunda bıraktık...
Ama ya biz?
Osmanlı'nın çöküşüyle, aynı "faşizan baskıları" bizler de yaşadık.
Ne yazık ki, geçtiğimiz yüzyıl, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada medenileşme kadar "faşizmin de yüzyılı"ydı.
Kovduk, kovulduk......
Çocukluğu camisi değil kilisesi bulunan bir Giresun mahallesinde geçen, sadece "şehirdeki son Ermeni Arnik"i tanıyan bendeniz, tatil günlerinde kitaplarına sığındığım kütüphanenin de aslında kiliseden bozma olduğunu yıllar sonra fark ettim.
Şehirdeki yaşıtlarımın "Dönme Ahmet, dönme Mehmet" lakabıyla anılan babalarının da aslında Ermeni veya Rumken, Müslümanlığı seçerek Türk tabiatına geçtikleri için Karadeniz'e özgü esprili ama asla aşağılayıcı olmayan yaklaşımla "dönme" lakabıyla anıldıklarını da çok ama çok sonraları fark ettim.
Tıpkı, annemin babaevinin "mübadelede" verilen eski bir Rum evi olduğunu aklım iyice erdikten sonra fark etmem gibi. Dayılarıma "muhacir (macir)" lakabıyla seslenilmesinin nedenini öğrendiğimde de, dedemin Selanik'ten kaçma-kovulma öyküsünü, gece yarısı anlatılan uykudan önce masallarını dinler gibi dinledim.
Haydarpaşa Hastanesi'nde son nefesini vermeden aylar önce, dedemle Selanik sohbetlerine daldım. O kadar çok yakından ilgileniyordum ki, rahmetli benden umutlandı. Eski kutulardan, Selanik'te yaşayan dostlarından gelen Christmas kartlarını çıkardı. Bazıları çok yeni tarihliydi.
Biri, Giresun'a muhacir olarak taşındığında komşusu olan Rum'du. Meşhur 6-7 Eylül olaylarından sonra, o da Giresun'da artık yaşayamayacağını düşünerek Yunanistan'a kaçmıştı. Bir diğeri 16 yaşındayken kaçtığı Selanik'ten kalma çocukluk arkadaşıydı. Hepsiyle yıllarca mektuplaşmıştı.
Rahmetli eski Rum komşularına öyle hasretti ki 90 küsur yaşında olmasına rağmen benden ricada bulundu:(komşularına mı memleketine mi hasretti?)
"Hadi, beni oralara götürsene!" (oralara diyor komşularıma demiyor.esk)
O an aynı duyguları hissettim. Yedeksubaylığımı yapıyordum. "Askerliğim bitince olabilir" dedim. 3-4 ay sonra da, banyo yaparken küvette düştü.
Haftalarca Haydarpaşa'da komada yattı.
"Eskinin adamları sağlam oluyor" derler ya, fişini çekip, normal odaya aldılar.
Yine günlerce yaşadı. Selanik'ten önce İzmir'e, daha sonra da Giresun'a uzanan öykünün kahramanı muhacir dedemizi sonunda kaybettik.
Ama dedemden bana Rumların ne kadar doğru düzgün insanlar olduğuna ilişkin sayısız anılar miras kaldı. Selanik'in bugün adı artık değişmiş olan Kayalar beldesini (artık ilçesi galiba) hep merak ettim. Hâlâ da dedemin topraklarına gideceğim, bir türlü kısmet olmadı ama artık eli kulağındadır.
Bütün kuzenlerimin adları (Mustafa, Ziya) Yunanlılar tarafından fırınlarda yakıldığı söylenen büyük dayıların, büyük amcaların adlarıdır. Ama sülalemde asla Rumlar aleyhine laf duymadım, kötü anılar gündeme geldiğinde hep "savaş zamanıydı" dediler.
Maalesef geçen yüzyılın başındaki Balkan harplerinde, "karşılıklı faşizanlıklar" olmuştu, ama dedelerimiz öylesine köklü Türk-Rum dostlukları kurmuşlardı ki, yaşadıkları "faşizan baskılara" karşın muhacir dedemin aklı doğup büyüdüğü Selanik'teydi, Giresunlu Rum komşusunun aklı da hep eski Pontus kasabası Giresun'da....
Annesi bebekken ölünce kendisini büyüten halasını "anne", halasının kocasını da "baba" bilen annemin ise yıllar sonra genç kızken, Giresun'dan tekrar İzmir'e geri taşınmasında bile apayrı bir dram vardı.
"Sakallı dede" dediğimiz ikinci dedemizin önce babası, "ben yer yurt edineyim, sizi yanıma alacağım" diye Selanik'ten Türkiye'ye gelmişti.
Ardından Balkan Harbi patlayınca, birbirlerinden hiç haber alamamışlar.
"Sakallı dedem" mübadelede Türkiye'ye taşındıktan sonra, hayatı babasını aramakla geçti.
Babası belki hiç Türkiye'ye varamamış, yollarda ölmüştü. Ama "en son İzmir civarında gördük" diyenler olduğu için, sakallı dedem yıllar sonra tekrar İzmir'e taşınarak, yıllarca babasının izini aradı, ama bulamadı.
Sanırım ölürken hâlâ kalbinde "baba acısı" vardı....
Diyeceğim o ki, geçtiğimiz yüzyılın başları o kadar kötü yıllardı ki, her taraftan çok insan acı çekti.
Ama asıl ayıp, 1950'lerde, 1960'larda ortalıkta savaş yokken, ülkemizdeki azınlıklara 6-7 Eylül olaylarını yaşatmamızdı. Kıbrıs'ta Türklere etnik temizlik yaşatılmaya çalışılmasıydı. Batı Trakya Türklerinin çektikleriydi. Çavuşesku Romanyası'nda Türklere yapılanlardı. Hepsi ama hepsi "faşizanlık"tı.
Başbakan Erdoğan'ın "faşizanlık özeleştirisi"nden yola çıkarak, kendisini "aynısını şimdi de Kürtlere yapmıyor muyuz?" diyerek eleştirenlere vereceğim yanıt ancak şu olabilir:
"Bazı Kürtler, azınlık muamelesine tabii tutulmayı, demokratikleşme olarak anlasalar da, Türkiye bu ülkedeki dini azınlıklara yaptığı hataları asla Kürtler'e asla yapmadı ve yapmayacak.
Kürtler bu ülkede asla azınlık olmayacak.
ABD'deki bir hispanik, bir Uzakdoğulu, bir Rus, bir İtalyan nasıl aynı bayrağa, aynı parlamentoya bağlı Amerikan ulusunu oluşturuyorsa, Kürtler de Türkiye'de aynısına alışmalı!
Çek-git deme hakkım da yok demiyorum da, ama beğenmeyene K.Irak'ta bir Kürt devleti kuruldu, isterse gidebilir!
Yoksa, daha çok "faşizanlık" yaşar ve yaşatırız!
Yazının Yorumları (3 yorum)
+ Yorum Ekle
GökTÜRK - misafir
10:45 / 2009.05.28
bu mesaj burada durduğu sürece bu yazıda yazılanları kabul etmiş sayılırsınız. biz türk milletine işgalci diyen bu zihniyetin düşüncelerini kabul etmiş sayılırsınız. türkler gelmeden önce de biz burada yaşıyorduk sonra türkler geldi bizi katletti diyor resmen mesajda ve bu yayınlanıyor. buna cavabımız ise yayınlanmıyor. yazık. çok yazık.
GökTÜRK - misafir
10:30 / 2009.05.28
soysuzun birinin mesajı yayınlanmış ve kimse sesini çıkarmıyor burada. unutmaki hükümetler gidicidir baki kalacak olan ise türk devleti ve türk milleti'dir. eğerki bugün rahatça yerinizde yatıp yemeğinizi yiyebiliyor iseniz bu bizim iyi niyetimizdendir. haddinizi bilin ve kendinize gelin. kürdistan hayali kurmaya devam edin.
zergûz - misafir
09:40 / 2009.05.28
bu ülkede gerçek olan bir şey var. türkler orta asyadan gelmeden kürtler 11 bin yıl önce bu ülkede aryen olarak yaşıyordular. kurdistana kuzeyden giden gider. ama bir gerçek daha var. bu devleti yönetenler ve türk basını bu kafayla devam ederse. sonunda kurdistanı terk edip gidecek olanlar kesin kürtler değil. faşist türk ordusu ve devleti olacaktır. kürt yokturdan kürt sorunu ve kürtler vardıra gelindiyse. yarın kurdistan da vardır denilecek bunu kulağına küpe yap.
İttihatçı tavırlar ve felaket öncesi ve basiret ve de feraset farkı iki email
Subject: RE: [Bal-Goc e-posta grubu] Tebriz/Guney Azerbaycan'da Turkluk bilinci
To: "balgoc" <balgoc@yahoogroups.com>
Date: Sunday, May 24, 2009, 4:11 PM
To: balgoc@yahoogroups. com
From: vildaneozkan@ yahoo.com
Date: Sat, 23 May 2009 03:53:19 -0700
Subject: [Bal-Goc e-posta grubu] Tebriz/Guney Azerbaycan'da Turkluk bilinci
Merhaba Saygideger Grup Uyeleri,
Halil İbrahim bereketi- Urfadan atalarımız urumeline geldiğinden bu isimler dedelerimizde babalarımızda bolca vardır...
Bu bereketin adı: halil ibrahim bereketidir.
EVİNİZE VE HAYATINIZA HALİL İBRAHİM BEREKETİ DİLERİM.
Rumeli şiveleri
Süleyman şah Suriyede vefat etti. Kayılar Suriye Arapçasına neler kattı?
http://www.turkishstudies.net/dergi/cilt1/sayi4/kaymazzeki.pdf
Özet
Arapçada çokluk sekilde pek çok Türkçe kelime vardır ve bunlar Arapçanın
kendi kurallarına göre çokluk sekillerini almıslar ve yeni birer kelime olmuslardır.
Anahtar Kelimeler: Arapça, Türkçe, Çokluk Sekil.
Abstract
In Arabish there are many Turkish words in plural form. Those words are
new words morfologicaly and meaningly to Arabish rules.
Key Words: Arabish, Turkish, Plural Form.
“Bulusat, deyisat, erat, gelirat, gelisat, gidisat” örneklerinde
oldugu gibi Türkiye Türkçesinde Türkçe kökenli bir adın Arapçanın
“-at” çokluk ekiyle kullanıldıgı görülür. Her ne kadar bu kelimeler
için sözlüklerimizde yanlıs sekiller oldugu belirtilmekteyse de tarihî
metinlerimizde agavat “agalar”, begat “beyler”, ilat “iller”, gibi
örneklerin oldugunu da görmekteyiz.
Dilimiz Arapçaya da pek çok kelime vermistir. Bu yazıda
Arapçaya giren Türkçe kelimelerin ne sekilde çokluk yapıldıgı
örneklere dayalı olarak gösterilmeye çalısılacaktır. Örneklerde sadece
Türkçe kelimeler ele alınmıs, Türkçe yoluyla geçen ve bu yüzden
Türkçe olarak kaydedilen yabancı kaynaklı kelimelerin çokluk
sekilleri üzerinde durulmamıstır.
I. Tarihî Olanlar
agadât ( ): “agalar” < aa “aga”
aldasât (): “arkadaslar, bir gruba baglı olanlar” <
yoldas “yoldas”
* Prof. Dr., Ege Üniversitesi Türk Dünyası Arastırmaları Enstitüsü Ögretim Üyesi
Arapçaya Giren Türkçe Kelimelerin Arapça Kurallarla Çokluk
Sekilleri Üzerine
Turkish Studies / Türkoloji Arastırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
405
atlab () : “emirlerin özel alayları” < tolb “dolu, bol,
grup”
basavât ( ): “reisler, melikler” < basa “pasa”
bukac (
) : “agzı baglanan, evrak saklama torbaları” <
bukça “bogça”
kalâbık () : “samurdan, gösterisli ve yuvarlak baslıklar” <
kalbak “kalpak”
keslât () : “askerin kısı geçirdigi yerler” < kısla “kısla”
sevâsir ( ):“saskınlıklar, hayretler, karısıklıklar”< sevsere
“sasırmak”
tukât ( ) : “tuglar” < tuh “tug”
vucâkât (
): “asker ocakları” < ocak “ocak”
II. Bugünkü Arapçada
agavât ( ) : “agalar, efendiler” < aa “aga” (Mısır-Cezayir)
alâyât () : “alaylar” < alây “alay” (Suriye-Libya-Cezayir)
amâzek () : “nargilenin marpuçları” < amzek “emzik”
(Suriye-Lübnan-Ürdün)
arabanciye (
): “arabacılar” < arabanci “arabacı” (Suriye)
arânik () : “sicil islerinde örnek belgeler” < urnek “örnek”
(Mısır-Sudan-Cezayir)
atkum () : “takımlar, takım elbiseler” < takım “takım”
(Cezayir)
atrâk () : “Türkler” < turk “Türk” (Cezayir-Mısır vb.)
avâdi ( ) : “odalar” < oda “oda” (Filistin-Suriye)
bakârec (
) : “kahve kaynatmak için kullanılan küçük
madeni kaplar” < bakrac “bakraç” (Suriye-Cezayir)
barâgel () : “bulgur cinsleri” < berol “bulgur” (Suriye)
barâmik () : “parmaklar” < barmak “parmak” (Mısır)
basamât (): “parmak basma isleri” < basma “basma” (Mısır-
Cezayir)
basânîk – bsânek ( ) : “bas örtüleri” < basnuka “baslık”
(Suriye)
basâvât ( ) : “pasalar, vezirler” < bâsâ “pasa” (Mısır-Suriye –
Lübnan- Ürdün-Cezayir)
bavâgîz (
) : “bogazlar” < bûâz “bogaz” (Cezayir)
bayât () : “devlet baskanları” bay “bay” (Tunus)
becâka (
) : “kundura bıçakları” < beçki “bıçkı” (Cezayir)
beam () : “inciden yapılma kolyeler” < beme “bogma”
(Suriye) (Cezayir = buam)
begât () : “beyler” < beg “bey” (Irak)
begavât ( ) : “beyler” < beg “bey” ( Suriye)
Zeki Kaymaz
Turkish Studies / Türkoloji Arastırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
406
bekac – bukâc – bokâc (
) : “bohçalar” < bukca-bekce “bohça”
(Mısır-Sudan-Cezayir-Suriye)
belekât () : “bölükler” < belog “bölük” (Suriye-Cezayir)
berâgî – barâgî ( -) : “matkaplar” < burı “burgu” (Mısır-
Suriye-Cezayir)
berglât () : “bulgur taneleri” < berol “bulgur” (Suriye)
besâmik () : “terlikler, pabuçlar” < basmak (Cezayir)
beslikât () :“beslikler”(para) < bislik”beslik” (Cezayir)
beyârek – bayârik () : “bayraklar, sancaklar” < bêrak
“bayrak” (Suriye-Mısır-Cezayir)
buriyât ( ) : “borular” < bûri “boru” (Suriye)
cazmât (
) : “çizmeler” < cazme “çizme” (Suriye)
cgêlât () : “su geçitleri” < cael “çakıl” (Suriye)
cizâm (
) : “çizmeler” < cazma “çizme” (Sudan)
çakalât (
) : “çakallar” < çakal “çakal (Suriye)
çakmayât () : “kuyumcu isleri” < çakmâye “çakma” (Suriye)
çatalât () : “çatallar” < çatal “çatal” (Suriye)
çnâk () : “çanaklar” < çanak “çanak” (Suriye)
çorât ( ) : “altın veya gümüsle çevrili mendiller” < çorâye
“çevre” (Suriye)
çvêvîs ( ) : “çavuslar” < çavîs “çavus” (Suriye)
daât () : “daglar” < da “dag” (Mısır-Cezayir)
dakâmîk ( ) : “tokmaklar” < dokmâk “tokmak” (Mısır)
damârat () : “damarlar” < damar “damar” (Irak)
denomât ( ) : “dönümler, 78 m²’lik yerler” < denom “dönüm”
(Suriye)
Desrât () : “arsız, asırı serbest kadınlar” < desra “tasra”
(Suriye)
desûr ( ) : “kasabalar, köyler” < desra “tasra” (Suriye)
drekât () : “direkler” < drek “direk” (Suriye)
dvenât ( ) : “eldivenler” < dvêne “eldiven” (Suriye)
dvêsek ( ) : “dösekler” < dosak – desak “dösek” (Suriye)
elciye (
) : “elçiler” < elci “elçi” (Mısır)
eldivanât ( ) : “eldivenler” < eldivan “eldiven” (Yemen)
ençkariye (
) : “yeniçeriler” < ençkari “yeniçeri” (Suriye)
erêmgîn () : “armaganlar” < armaan “armagan” (Suriye-
Lübnan-Ürdün)
esâtîk-kesâtîk (-) : “saat zincirleri” < köstek “köstek”
(Mısır)
gazâleg () : “gözlükler” < gezlog “gözlük” (Suriye)
geds () : “ burulmus atlar, beygirler” < gdîs “igdis” (Suriye)
gevêdek ( ) : “sıralar” < gêdek “gedik, sıra” (Suriye)
gizâm (
) : “ayakkabılar” < gezme “çizme” (Mısır)
havâkîn ( ) : “hakanlar” < âkân “hakan” (Cezayir)
havâtîn ( ) : “hanımlar, hatunlar” < âtûn “hatun” (Cezayir)
Arapçaya Giren Türkçe Kelimelerin Arapça Kurallarla Çokluk
Sekilleri Üzerine
Turkish Studies / Türkoloji Arastırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
407
havâzîk ( ) : “1. direkler, 2. hileler” < hazuk “kazık” (Mısır)
kabârî () : “köprüler” < kubrî “köprü” (Sudan-Mısır-Cezayir)
kabdâyât ( ی) : “kabadayılar” < kabaday “kabadayı” (Lübnan)
kâdunât () : “kadınlar” < kâdûne “kadın” (Suriye)
kalâtık () : “koltuklar” < kaltok “koltuk” (Suriye)
kamât () : “kamalar” < kama “kama” (Suriye)
kamçât () : “kamçılar” < kamçe “kamçı” (Suriye)
kantarmat ( !) : “kantarmalar” < kantarma (Cezayir)
karâbîç (
) : “kırbaçlar” < kerbaç “kırbaç” (Suriye)
karakûlât (") : “karakollar” < karakûl “karakol” (Cezayir)
kâtât () : “katlar” < kât “kat” (Suriye)
kâterciye ( # ج) : “katırcılar” < kâterci “katırcı” (Suriye)
kavârîg ( ) : “kürekler” < kôrêk “kürek” (Sudan-Mısır)
kavâvîs (% ی) : “hapishane kogusları” < kâvûs “kogus”
(Cezayir)
kavâyik ( ) : “kayıklar” < kâyik “kayık” (Mısır)
kavâyîs ( ) : “kayıslar” < kâyis “kayıs” (Mısır-Cezayir)
kıllkât () : “muhafız birlikleri” < kıllok “kolluk” (Suriye)
kıslakât () : “kıslalar” < kısla “kısla” (Mısır-Cezayir)
kıtânât () : “kaytanlar” < kîtân “kaytan” (Suriye)
kisâl (&) : “kıslalar” < kasla, kusla “kısla” (Cezayir)
knâkât () : “1. konaklar, 2. önemli insanların konutları”
< knâk “konak” (Suriye-Cezayir)
knêdîk () : “1. kundaklar, 2. tüfek kundakları” <
kendak “kundak” (Suriye)
kurekât ( ) : “kürekler” < kôrêk “kürek” (Sudan)
kusâcât ( ج') : “kıskaçlar, penseler” < kusac “kıskaç” (Cezayir)
sarâgi () : “sergiler” < sargi ~ sarki “sergi” (Mısır)
secâkât (
) : “saçaklar, bir seyin kenarları” < secak “saçak”
(Suriye)
senêcek (
) : “sancaklar” < sencak “sancak” (Suriye-
Cezayir)
sereciye (
) : “sürücüler” < sereci “sürücü” (Suriye)
suvvâs (( ش) : “çavuslar” < sâvis “çavus” (Cezayir)
tatâle () : “tatlılar” < tatli “tatlı” (Suriye)
tavâbîr-tvêbîr ( ) : “taburlar,saflar, sıralar” < tâbûr “tabur”
(Suriye-Mısır-Sudan)
tazâlik ( ل
) : “tozluklar” < tuzluk “tozluk” (Cezayir)
tebâsi () : “tepsiler, siniler” < tebsi “tepsi” (Mısır)
tobçiye (
) : “topçu erleri” < tobçi “topçu” (Suriye-Cezayir)
turâdât (+) : “tugralar, turalar” < turâ “tugra” (Cezayir)
tukûm ( ) : “özel amaçlar için kullanılan esyalar toplulugu”
< takım “takım” (Mısır)
tukûme ( ) : “takımlar (elbiseler için)” < takem “takım”
(Suriye-Cezayir)
Zeki Kaymaz
Turkish Studies / Türkoloji Arastırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
408
tvâb ( ) : “toplar” < tôb “top” (Suriye)
tvâh ( ) : “tuglar” < to “tug” (Suriye)
urât ( ) : “taburlar, askeri birlikler” < urta “orta” (Mısır-
Cezayir)
uvâd-ivâd ( ) : “odalar” < oda-uda “oda” (Mısır-Suriye-Sudan)
vitâkât () : “çadırlar, otaklar” < vitâk “otak” (Cezayir)
yâkât ( ی) : “yakalar” < yâka “yaka” (Cezayir)
vucakat ( ج) : “ocaklar” < vucak, ucak “ocak” (Cezayir)
yalamik (, ی) : “yelmeler, elbiseler” < yalmak “bir çesit elbise”
(Cezayir)
Sonuç
ncelememize söz konusu olan 102 kelimenin 43’ü +ât
ekiyle, 6’sı çokluk eki olmamakla birlikte +iye ile çokluk yapılmıstır.
Kalanları ise mükesser cem’ vezinleri ile çokluk hale getirilmistir.
Bunlar fevâ’îl(14), fevâ’il(15), fu’ûl(4), fu’âl(3), fi’âl(6), efâ’îl(2), ef’â(1),
ef’ul(1) vezinleridir. Ayrıca 7 kelime de fe’âlî gibi duymaya dayanan
vezinle çokluk yapılmıstır. Arapçadaki Türkçe kelimelerin degisik bir
yansıması olan bu örneklerde yapısal degisiklikler görüldügü gibi
anlam degismeleri de görülmektedir. Günümüz Arapçasında
yukarıdaki kelimelerden baska örnekler bulunacagı da açıktır.
Arapçadaki bu Türkçe kelime hazinesi çesitli yönlerden incelenmeyi
beklemektedir.
Kaynakça
Ates, Ahmed, “Arapça Yazı Dilinde Türkçe Kelimeler (X.Yüzyıla
Kadar)”, Resit Rahmeti Arat çin, TKAE. Yay. ,
Ankara 1966, ss. 26-31.
Ates, Ahmed, “Arapça Yazı Dilinde Türkçe Kelimeler Üzerine Bir
Deneme II, (XI. Yüzyıldan Bugüne Kadar)” Türk
Kültürü Arastırmaları, Yıl II. , Sayı 1-2, Ankara 1965,
ss. 5-25.
Aytaç, Bedrettin. Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Türk Dünyası
Arastırmaları Vakfı Yayınları, stanbul 1994.
Cheneb, Mohammed Ben, “Cezayir Konusma Dilinde Muhafaza
Edilen Türkçe ve (Türkçe Aracılıgı le Gelen) Farsça
Kelimeler”, (Çeviren : Ahmed Ates), TDAY-Belleten
1966, s.157-213.
Duhman, Muhammed Ahmed, Dictionary of Historical Mamluk’s
Words and Expressions, Dar al-Fikr, Damaskus-
Syria 1990.
Arapçaya Giren Türkçe Kelimelerin Arapça Kurallarla Çokluk
Sekilleri Üzerine
Turkish Studies / Türkoloji Arastırmaları
Volume 2/2 Spring 2007
409
Halasi-Kun, T. The Ottoman Elements in the Syrian Dialects II,
Archivum Ottomanicum, Tomus V, Anno 1973.
Mütevelli, Ahmet Fuat. “Arap Halk Dilinde Türkçe Kelimeler”, Türk
Halk Edebiyatında ve Folklorunda Yeni Görüsler II,
Konya Kültür ve Turizm Dernegi Yayınları, Konya
1985.
Türkler üzerine söylenenler - doğrulanacaklar
(Çinli komutan Ho-Tsun'un Çin prensine hitaben yazdığı mektuptan alıntı)
İnsanlari yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler"
Napoleon Bonaparte - Fransız İmparatoru
"Türklerden bahsediyorum.. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur."
Tasso - İtalyan Şair
"Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnızca Türklerdir. Henüz yabancı tesiri altında kalmamış olan bir köye gidecek olursanız; gerçek misafirperverliğin ne demek olduğunu orada görüp öğrenirsiniz."
William Martin
"Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş
imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır."
Lamartine-Fransız Yazar, Şair ve Devlet adamı
"Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı."
Demirbaş Şarl -İsveç Kralı (Ruslardan kaçıp Osmanlıya sığınmıştır)
"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanıyorum. Fakat, meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları!
Üç-dört yüzyıl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar."
M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan)
"Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur.
Cenab-ı Hak onları aslan sıfatında yaratmıştır."
İbn-i Hassul
Türk, asillerin asilidir. yapma olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüce asalet ona tabiatın hediyesidir.
Pierre Loti
Türklerin yalnız sonsuz bir cesareti değil, iradeleri sersemleştiren bir sihirbaz zekası vardır. İşte Türk, bu zekasıyla zafer kazanır, uygarlıklar yaratır ve insanlık dünyasında en şerefli hizmeti başarır. Zaten Avrupa'nın yarısını yüzyıllarca boyunduruk altına almak başka türlü mümkün olamazdı.
Çarnayev (Rus Komutan)
Silahlı milletin en canlı örneği Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadınlarının etek tutuşunda silaha sarılmış bir pençe kıvraklığı vardır. Türk ata biner gibi oturur, keşfe yollanan asker gibi uyanık yürür.
Moltke
Türkler bir ırk ve bir millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır.
La Martine
Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.
Towsend (İngiliz Komutan)
Doğulu önderler, milletlerinin başından ayrılmayarak her hükümetin temeli olan şu iki kanunu hakkıyla yapıyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpıyor.
Auguste Comte
Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk
kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır.
Lady Mary Wortley Montagu
Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını, pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez.
Decamps (Fransız Ressam)
Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düşmanı bir yaprak gibi çevirip bozarlar.
Câhiz (Arap Bilgini)
Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batıl fikirler, basit düşünceler yoktur.
Semame İbn-i Eşreş (Arap Bilgini)
Türkler kahramandırlar. Dostlarına zarar vermezler. Fakat kazanç getirirler.
Comenius (Çek Bilgini)
Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.
William Pitt (İngiliz Devlet Adamı)
Türk, Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyılların tanıdığı bir ulustur.
Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtişamı, tahakküm kabul etmeyen bir
yüreklilik, alabildiğine geniş bir fetih aşkı, sonsuz bir teşebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve alışkanlığı Türk milletinin asırlar dolduran tarihinde açıkça görülür.
(Ünlü Tarihçi) Hammer
Türkler kahramadırlar, dostlarına zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.
Comenius (Çek Bilgini)
Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakın Asya tarihinin bildiği en halis efendi millettir.
Kayzerling
Her Türk'ün bakışında silahın ruha verdiği güveni görmek mümkündür. O hayata ve olaylara güvenle bakmayı öğrenmiştir.
Molkte
Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.
Lord Byron
Türk korkmaz, korkutur. Bir şey isterse onu yapmadıkça vazgeçmez. Hangi işe el atarsa başarır.
Semame İbn-i Eşreş
Türkçeyi öğrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman, ışığı örten zevksiz bir perde oluyor.
Gelland (Fransız Bilgini)
Türk askeri cesurdur. Anavatanını sever ve onun için gerekirse çekinmeden canını feda eder.
Albert Einstein
Artık Türklerle savaşmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar.
Andreas Phitiades
Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler.
Albert Sorel
Türk toplumunda kişisel nitelik ve değer dışında hiçbir şeye önem verilmez.
Baron Büsbek
On ulusun, on yiğit adamının gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konuştuğu şey savaştır, zaferdir. Eğlenceleri ise attır, silahtır. Türklerin doğrulukları ve namuslulukları ne kadar övülse yeridir.
Charles Mcfarlene
Türk milleti ikibin yıldır profesyonel askerdir. Bütün Türklerin mesleği askerliktir.
Donaldson
Dünyanın hangi ordusuna sorarsanız sorun, Türk askerinin karşısında düşünmenin hiç de kolay olmadığını veya olamayacağını size söyler.
Donaldson
Türklerle dost ol ama düşman olma.
Gianni de Michelis
Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz.
Hamilton
Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker yoktur.
Hamilton
Türkler devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf ustadır. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç saldırışlar arasında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmışlardır. Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler vardır ki uygarlık için birer süs olmaktadır.
Hammer
Çanakkale'de başarılı olamadık. Nasıl başarılı olurduk ki? Zira Türkler yuvasına girilmiş aslanların hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim.
Sir Julien Corbet
Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri başka hiçbir ulusta bulamazsınız.
Yalnız ona iyi bir komutan gerektir.
Mulman
Toplumsal düzenin Türkler arasında kurmuş olduğu ilişkilerin hepsinde temiz yüreklilik ve iyi niyet hakimdir. Vatandaşların birbirlerine karşı borçlu oldukları işlemleri yapma ve yerine getirmeleri için başka ülkelerde olduğu gibi senetleşmeye yani yazılı belgeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü onların övülmeye değer hallerinden biri de verdikleri söze genellikle sadık kalmaları ve karşılarındakini aldatmaktan, güveni suistimal etmekten çekinmeleridir.
Monradgea D'ohsson
Kendi ulusuna karşı bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi mezhebe bağlı olursa olsun aynı dürüstlüğü yabancılara karşı da yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasında hiçbir fark gözetmezler.
Monradgea D'ohsson
Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşku yok ki
körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor.
Pierre Loti
Türk'ün ahlaki seciyesi çocukluğunda aldığı iyilik telkinleriyle değil çevrelerinde fenalık görmemek suretiyle oluşur.
Thomas Thorsten
"Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır."
Feldmareşal von Moltke - Alman Genelkurmay Başkanı
27 Mayıs 2009 Çarşamba
Göktürkler - Yalnız ilk haritada bizim merv bölgesi yok.
Göktürks
From Wikipedia, the free encyclopedia
|
The Göktürks ("Sky Turks") were a powerful nomadic confederation of medieval Inner Asia. Known in Chinese sources as 突厥(Tūjué/T'u küe), the Göktürks under the leadership of Bumin Khan (d. 552) and his sons succeeded the Rouran as the main power in the region and took hold of the lucrative Silk Road trade.
The Göktürk rulers originated from the Ashina clan, a tribe of obscure origins who lived in the northern corner of Inner Asia. Under their leadership, the Göktürk Empire rapidly expanded to rule huge territories in Central Asia. The state's most famous personalities other than its founder Bumin were princes Kül Tigin and Bilge and the chancellor Tonyukuk, whose life stories were recorded in the Orkhon inscriptions.
Contents[hide] |
[edit] Etymology
The name Tujue (like that of Ashina) appeared in Chinese sources relatively late, the first record being dated 542 meaning "strong" or "powerful".[1] Kök-Türks is said to mean "Celestial Turks", but this is contested. Alternate meanings are "Blue Turks", and "Numerous Turks"; as gök meant both "sky" and "blue" in the Köktürk language, and a similar sounding word stands for "root"[citation needed]. This is also consistent with "the cult of heavenly ordained rule" which was a pivotal element of the Altaic political culture before being imported to China.[2] Similarly, the name of the ruling Ashina dynasty probably derives from the Khotanese Saka term for "deep blue", āšše(i)na.[3] The name might also derive from a Tungusic tribe related to Aisin.[4]
According to the ancient East Asian cosmology outlined in the theory of the Five Elements (五行 Wǔ-xíng), to which the Turks have also ascribed since ancient times, the color blue is a symbol representing the eastern direction, and it is associated with good omens. The Guardian Deity of the Eastern Direction is the Azure Dragon. Thus, it would not be surprising if the Göktürks had chosen to call themselves "Blue Turks" in the primary sense of "East Turks", with all the associated connotations of "first," "rising," "dawning," "auspicious," and so forth. Göktürk is pronounced [ɡʲøkʲˈtʏɾk].
[edit] Origins
Four hundred years after the collapse of northern Xiongnu power in Inner Asia, leadership of the Turks was taken over by the Göktürks[citation needed] after rebelling against the Rouran. Formerly an element of the Xiongnu nomadic confederation, the Göktürks inherited their traditions and administrative experience[citation needed]. From 552 to 745, Göktürk leadership bound together the nomadic Turkic tribes into an empire, which eventually collapsed due to a series of dynastic conflicts. The great difference between the Göktürk Khanate and its Xiongnu predecessor was that the Göktürks' temporary khans from the Ashina clan were subordinate to a sovereign authority that was left in the hands of a council of tribal chiefs[citation needed]. The Khanate received missionaries from the Buddhists, Manicheans, and Nestorian Christians, but retained their original shamanistic religion, Tengriism. The Göktürks were the first Turkic people known to write their language in a runic script.
[edit] First unified empire
The Turks' rise to power began in 546 when Bumin Khan made a pre-emptive strike against the Uyghur and Tiele tribes who were planning a revolt against their overlords, the Rouran. For this service he expected to be rewarded with a Rouran princess, i.e. marry into the royal family. Disappointed in his hopes, Bumin allied with the Wei state against Rouran, their common enemy. In 552, Bumin defeated the last Rouran Khan, Yujiulü Anagui. He also subdued the Yenisei Kyrgyz and the Khitans of Western Manchuria, was formally recognized by China, and married the Wei princess Changle.[citation needed]
Having excelled both in battle and diplomacy Bumin declared himself Il-Qaghan ("great king of kings") of the new Göktürk empire at Otukan, the old Xiongnu capital, but died a year later. It was his son Mukhan who consolidated his conquests into an empire of global reach. Bumin's brother Istämi (d. 576) was titled yabghu of the west and collaborated with the Persian Sassanids to defeat and destroy the White Huns, who were allies of the Rouran. This war tightened the Ashina's grip of the Silk Road and drove the Avars into Europe.
Istämi's policy of western expansion brought the Turks into Eastern Europe. In 576 the Göktürks crossed the Cimmerian Bosporus into the Crimea. Five years later they laid siege to Tauric Chersonesus; their cavalry kept roaming the steppes of Crimea until 590.[5] As for the southern borders, they were drawn south of the Oxus River, bringing the Ashina into conflict with their former allies, the Sassanids of Persia. Much of Bactria (including Balkh) remained a dependency of the Ashina until the end of the century.[5]. In 588 they were under the walls of Herat but Bahram Chobin ably countered the invasion during the First Perso-Turkic War.
In the eastern part of their extensive dominions, the Göktürk Empire maintained close political ties with the Goguryeo Empire of Korea which controlled southern Manchuria and the northern part of the Korean Peninsula. Giving gifts, providing military support, and free trade were some of the benefits of this close mutual alliance. Both rival states in north China paid large tributes to the Göktürks from 581.
[edit] Civil war
This first Göktürk Empire split in two after the death of the fourth Qaghan, Taspar Khan (ca. 584). He had willed the title Qaghan to Mukhan's son Talopien, but the high council appointed Ishbara in his stead. Factions formed around both leaders. Before long four rival khans claimed the title of Qaghan. They were successfully played off against each other by the Sui and Tang dynasties of China.[citation needed]
The most serious contender was the Western Khan, Istämi's son Tardu, a violent and ambitious man who had already declared himself independent from the Qaghan after his father's death. He now titled himself as Qaghan, and led an army to the east to claim the seat of imperial power, Otukan.
In order to buttress his position, Ishbara of the Eastern Khanate applied to the Chinese Emperor Yangdi for protection. Tardu attacked Changan, the Sui capital, around 600, demanding from Emperor Yangdi to end his interference in the civil war. In retaliation, Chinese diplomacy successfully incited a revolt of Tardu's Tiele vassal tribes, which led to the end of Tardu's reign in 603. Among the dissident tribes were the Uyghur and Syr-Tardush.
[edit] Dual empires
The civil war left the empire divided into the eastern and western parts. The eastern part, still ruled from Ötüken, remained in the orbit of the Sui Empire and retained the name Göktürk. The khans Shipi (609-19) and Khieli (620-30) of the East attacked China at its weakest moment during the transition between the Sui and Tang dynasties. All in all, 67 incursions on Chinese territories were recorded.[5] Khieli was brought down by a revolt of his Tiele vassal tribes (626-630), allied with Emperor Taizong of Tang. This tribal alliance figures in Chinese records as the Huihe (Uyghur). After the Khan was taken prisoner, the Tang dynasty had his empire divided into protectorates.
The Western khans Shekuei and Tung Yabğu constructed an alliance with the Byzantine Empire against the Persian Sassanids and succeeded in restoring the southern borders along the Tarim and Oxus rivers. Their capital was Suyab in the Chui River valley, about 60 km east of modern Tokmok. In 627 Tung Yabğu, assisted by the Khazars and Emperor Heraclius, launched a massive invasion of Transcaucasia which culminated in the taking of Derbent and Tbilisi (see the Third Perso-Turkic War for details). In April 630 Tung's deputy Buri-sad sent the Göktürk cavalry to invade Armenia, where his general Chorpan Tarkhan succeeded in routing a large Persian force. Tung Yabğu's murder in 630 forced the Göktürks to evacuate Transcaucasia.
The Western Turkic Khaganate was modernized through an administrative reform of Ishbara-Qağan (reigned 634-639) and came to be known as the Onoq.[6] The name refers to "ten arrows" that were granted by the khagan to five leaders (shads) of its two constituent tribal confederations, Tulu and Nushipi, whose lands were divided by the Chui River.[6] The division fostered the growth of separatist tendencies, and soon the Bulgarian tribes under the Dulo chieftain Kubrat seceded from the khaganate. In 657, the eastern part of the khaganate was overrun by the Tang general Su Ding Fang, while the central part had emerged as the independent khaganate of Khazaria, led by a branch of the Ashina dynasty.
Emperor Taizong of Tang was proclaimed Khagan of the turks.
In 659 the Tang Emperor of China could claim to rule the entire Silk Road as far as Po-sse (Persia). The Turks now carried Chinese titles and fought by their side in their wars. The era spanning from 659-681 was characterized by numerous independent rulers - weak, divided, and engaged in constant petty wars. In the east, the Uyghurs defeated their one-time allies the Syr-Tardush, while in the west the Turgesh emerged as successors to the Onoq.
[edit] Second empire
Despite all the setbacks, Ilteriş Şad (Idat) and his brother Bäkçor Qapağan Khan (Mo-ch'o) succeeded in reestablishing the Khanate. In 681 they revolted against Tang Dynasty Chinese domination and, over the following decades, steadily gained control of the steppes beyond the Great Wall of China. By 705, they had expanded as far south as Samarkand and threatened the Arab control of Transoxiana. The Göktürks clashed with the Umayyad Califate in a series of battles (712-713) but, again, the Arabs emerged as victors.
Following the Ashina tradition, the power of the Second Empire was centered on Ötükän (the upper reaches of the Orkhon River). This polity was described by historians as "the joint enterprise of the Ashina clan and the Soghdians, with large numbers of Chinese bureaucrats being involved as well".[7] The son of Ilteriş, Bilge, was also a strong leader, the one whose deeds were recorded in the Orkhon inscriptions. After his death in 734 the empire declined. The Göktürks ultimately fell victim to a series of internal crises and renewed Chinese campaigns.
When Kutluk Khan of the Uyghurs allied himself with the Karluks and Basmyls, the power of the Göktürks was very much on the wane. In 744 Kutluk seized Ötükän and beheaded the last Göktürk khagan Özmish Khan, whose head was sent to the Tang Dynasty Chinese court.[8] In a space of few years, the Uyghurs gained mastery of Inner Asia and established the Uyghur Khaganate.
[edit] Rulers
[edit] First Göktürk Empire
- Ashina Tuwu
- Yili Qaghan / Ashina Tumen 552 - 553 elder son of Tuwu
- Yixiji Qaghan / Ashina Keluo 553 - 554 son of Tumen
- Taspar Khan 572 - 581 son of Bumin Khan[9]
- Shabolue Qaghan / Ashina Shetu 581 - 587 son of Kelou[10]
- Xiegashiduona Dulan / Ashina Chuluohou 588 - 599 son of Shetu
- Tuli Qaghan or Qimin Qaghan / Ashina Rangan 599 - 609 son of Chuluohou
- Shibi Qaghan / Ashina Duoji 611 - 619 son of Rangan[11]
- Chuluo Qaghan / Ashina Qilifu 619 - 621 younger brother of Duoji
- Jiali Qaghan / Ashina Duobi 621 - 630 third son of Rangan
- Tuli Qaghan or Qimin Qaghan / Ashina Rangan 599 - 609 son of Chuluohou
- Xiegashiduona Dulan / Ashina Chuluohou 588 - 599 son of Shetu
- Yehu Qaghan or Mohe Qaghan / Ashina Yongyulu 587 - 588 brother of Shetu
- Shabolue Qaghan / Ashina Shetu 581 - 587 son of Kelou[10]
- Mugan Qaghan / Ashina Qijin 554 - 572 younger brother of Kelou
- Tuobo Qaghan / Unknown name 572 - 581 younger brother of Qijin
- Unknown title / Ashina Anluo 581 son of Tuobo Qaghan
- Yili Qaghan / Ashina Tumen 552 - 553 elder son of Tuwu
[edit] Rival Qağans of Ishbara
- Rudan Buli Khan 580s
- Talopien Apa Khan 580s
- Tardu Datou Khan (also known as Bujia Khan) 599 - 603
[edit] Western Qaghans
- Ashina Tuwu
- Istämi Yabghu 553 - 573 (defacto qağan in west) second son of Tuwu
- Tardu Datou Khan 599 - 603
- Nili Khan 603 and Chulo Khan 603 - 611
- Shekuei 611 - 618
- Tung Yabğu 618 - 630
- Yiwu Khan 630
[edit] Interim claimants of Eastern Turkic throne
- Qilibi Khan 639 - 644 (Tang vassal)
- Chebi Khan ~646 - 649
- Ashina Nishoufu 679-680
- Ashina Funian 681
[edit] Second Göktürk Kaganate
- Ilteris Sad (Idat) 682-694
- Qapagan Khaghan (Chinese Mo-ch'o) 694 - 716
- Inäl Khan 716
- Bilgä Kagan Khan 716 - 734 (murdered)
- Kul Tigin Khan 716 - 731 (co-ruler with Bilge)
- Yollug Khan 735 -
- Icen Khan - 744
- Etimis Khan 744-747 (in exile)
- Eletmish Kagan 747-759 [12]
- Bügü Kagan 759-779 [13]
[edit] See also
- Turkic peoples
- Orkhon script
- Ethnic groups in Chinese history
- Khazars
- Kangju
- Kangly
- Khosho Tsaidam Monuments
- Horses in East Asian warfare
[edit] Notes and References
- ^ Xue 39-85
- ^ Wink 64.
- ^ Findley 39.
- ^ Zhu 68-91.
- ^ a b c Grousset 81.
- ^ a b Gumilev 238.
- ^ Wink 66.
- ^ Grousset 114.
- ^ Deny; Jean Deny, Louis Bazin, Hans Robert Roemer, György Hazai , Wolfgang-Ekkehard Scharlipp (2000). History of the Turkic Peoples in the Pre-Islamic Period. Schwarz. pp. 108. http://books.google.com/books?id=86g2AAAAIAAJ&q=Taspar+Khan&dq=Taspar+Khan&client=firefox-a&pgis=1.
- ^ Lovell, Julia (2007). The great wall: China Against the World, 1000 BC - AD 2000. Grove Press. pp. 354. ISBN 0802142974. http://books.google.com/books?id=IWS53cuiuVgC&pg=PA354&dq=shetu+khan&lr=&client=firefox-a&sig=rcy1AkpkicrV2Clh9O8WzIEomPo.
- ^ Xiong, Victor Cunrui (2006). Emperor Yang of the Sui Dynasty: His Life, Times, and Legacy. SUNY Press. pp. 213. ISBN 079146587X. http://books.google.com/books?id=-1PSb8wp-woC&pg=PA213&dq=Shibi++619&lr=&client=firefox-a&sig=5RmABfHd5zigF71LvjOauSzMprA.
- ^ Yu. Zuev, p. 233
- ^ Yu. Zuev, p. 233
- Findley, Carter Vaughin. The Turks in World History. Oxford University Press, 2005. ISBN 0195177266.
- Great Soviet Encyclopaedia, 3rd ed. Article "Turkic Khaganate" (online).
- Grousset, René. The Empire of the Steppes. Rutgers University Press, 1970. ISBN 0813513049.
- Gumilev, Lev (2007) (Russian) The Gokturks (Древние тюрки ;Drevnie ti︠u︡rki) . Moscow: AST, 2007. ISBN 5170247931.
- Yu. Zuev (I︠U︡. A. Zuev) (2002) (Russian), "Early Türks: Essays on history and ideology" (Rannie ti︠u︡rki: ocherki istorii i ideologii), Almaty, Daik-Press, , p. 233, ISBN 9985441529
- Wink, André. Al-Hind: The Making of the Indo-Islamic World. Brill Academic Publishers, 2002. ISBN 0391041738.
- Zhu, Xueyuan (朱学渊)(2004) (Chinese) The Origins of Northern China's Ethnicity (中国北方诸族的源流). Beijing: Zhonghua Shuju (中华书局) ISBN 7-101-03336-9
- Xue, Zongzheng (薛宗正)(1992) (Chinese) A History of Turks (突厥史). Beijing: Chinese Social Sciences Press (中国社会科学出版社) ISBN 7-5004-0432-8
[edit] External links
Preceded by Rouran | States in Mongolian history 552-747 | Succeeded by Uyghur Khaganate |
Blog Listem
-
Türk ve Yunan Edebiyatında Mübadele - Benzerlikler ve Farklar - http://www.herkulmillas.com/index.php?option=com_content&view=article&id=186%3Atuerk-ve-yunan-edebiyatnda-muebadele-benzerlikler-ve-farklar-&catid=63%3Aki...1 yıl önce